19. BÖLÜM "Kasırga" (1. Kısım)

Start from the beginning
                                    

"Aşığın bu, değil mi?" diye bağırdı yüzüme. Sırtımda acı vardı.

Onur da olanları anlamıştı. Ben ses dahi çıkaramadan, sanki ses hızında adamı üzerimden çekti. Omuzlarından tutmuş, adeta savurmuştu. Turgut'un sert bir şekilde karşımdaki duvara çarptığını gördüm. Gücüm bir anda çekildi. Yine nasıl bu noktaya geldiğimi anlayamıyordum. Dizlerim kıvrılırken kendimi yere bıraktım. Olanları engelleyecek mecalim yoktu.

Onur'un loş ortamda yüzü öfkeyle adeta canavarlaşmıştı. Gerçek anlamda korkunç görünüyordu. Yanakları çökmüş, çenesi gerilmişti. Kaşları öyle çatılmıştı ki sanki bir daha düzelemeyecekti. Tunç'un da ondan hiç farkı yoktu. Onları tanıdığım zaman diliminde ikisini de böyle görmemiştim.

Onur Turgut'u yerinden kaldırdı. Adam sersemlemişti ama zırvalamaya devam ediyordu. Onur'un yumruğu yanağında patlarken geriye savruldu, savrulduğu noktada da Tunç vardı. Tunç'u hep cılız görmüştüm ama aslında hiç de öyle olmadığını o anda anladım. Turgut bir top gibi Onur'un vuruşuyla Tunç'un kollarına giderken, bir yumrukla onu Onur'a geri gönderdi.

Onur onu yakalarından tutup sarstı.

"Şimdi konuş! Şimdi nazlanıyor, de bakayım! Hadi!"

Adam gözlerini açıp avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Güvenlik! Alın şunları! Kovun buradan!"

Sanki bunu bekliyormuşçasına koridorun başında iki dozer göründü. Onur'la Tunç'u kollarından kavrayıp dışarı sürüklerlerken ben Turgut'un suratına sinirimi boşaltmaya yetmeyecek bir tokat patlattım. Sonra da diğerlerinin arkasına takıldım.

Dışarı atıldığımızda nefes nefese kalmıştık. Tunç da Onur da sessizdi, sinirlerinin geçmediğini görebiliyordum. Az sonra Onur konuşmaya başladı.

"Bu nasıl bir şerefsizlik? Öylece... Ne yapabileceğini zannediyordu ki?"

"Hiç sevmiyordum zaten!" diye girdi araya Tunç, ikisi de bana dönmüş, öfke kusuyorlardı. "Hiç mi korkmuyor bu herif?"

"Sarhoştu biraz..."

"Sarhoşmuş! Ne hakla?" Onur elini havaya kaldırıp sinirle salladı. "İrem..." dedi sonra, "İleri gidemedi, değil mi? Sana zarar veremedi..."

"Hayır, bir şey yapmadı."

"Daha önceden de bu tip şeyler yapıyor muydu?" diye sordu Tunç.

"Bu kadar aşırıya hiç kaçmadı."

"Yani yapıyordu!" Onur bağırmıştı şimdi.

"Ciddi bir şey yapmadı..."

"O sarkıntılık ediyordu ve sen susuyordun!"

"Ne yapsaydım? Tunç'u işinden mi etseydim? İlk kez mi bunu yaşıyorum zannediyorsun?"

"Polise gidebilirdin!" diye bağırdı bu kez Onur. "Bize söylemesen bile!"

"Ya tabi! Polis de koşar gelirdi zaten. Hadi, ciddiye aldılar, diyelim. Hangimizin sözüne inanacaklardı sence? Daha önce başıma gelmedi mi zannediyorsun? Bana ilgisi vardı ama ben ona yüz vermeyince iftira atıyor, dediğinde nasıl kanıtlayacaktım? Sen kadınlar için hayat kolay mı zannediyorsun? Bunu bir tek ben yaşıyorum mu zannediyorsun?"

Sessizleşti. O sırada Tunç gelip bana sarıldı, beni anladığını biliyordum. Daha önce karşı koymuştum, daha önce sessiz kalmamıştım ama şimdi Tunç için sineye çekmek istemiştim. İşinden olmasın, istemiştim.

"Özür dilerim..." dedim Tunç'un kolları arasındayken. "İşini kaybetmeni..."

"Saçmalama..." dedi sırtımı sıvazlarken. "Keşke önceden bana söyleseydin. Bu heriften tek kuruş almak ister miydim sanıyorsun? İş mi yok? Gerekirse hamallık yaparım ama yine de böyle bir adamın parasını istemem." Hafifçe çekilip ona baktım, şefkatli bir gülümseme ile karşılık verdi. "Zaten bıkmıştım günü tersine yaşamaktan."

ÇİFTE KAVRULMUŞWhere stories live. Discover now