24. Bölüm Ejderhalı prens

Start from the beginning
                                    

"Senin öyle arkadaşların varmıydı Bulut oğlum?" Kirli ceketi gömlekle birlikte alıp " Annenler aradı?" dedi ." Evde olmadığını söyledim. Bir ara istersen."

"Direk yatacağım. Uzun bir gündü."

"Banyo yapmayacak mısın?"

"Ne?" Şaşkın bir şekilde onu izleyen kadına baktı Bulut. O dahi kendine inanamazken Esmer Hanım'ın inanmasını bekleyemezdi. Küçüklüğünden beri yanındaydı yaşlı kadın. Doğduğundan beri dadılığını yapıyordu. Büyüyip ayrı eve çıktığında yanında getirdiği tek şey Esmer'di. Bulut'u şu dünya da çok iyi tanıyan biri varsa o da Esmer Hanım'dı. Nelerden rahatsız olucağını o kadar iyi biliyordu ki. Genç adamın tiksinmediği tek kişi sayılabilirdi. Sadece Esmer'in yemeklerini tereddüt etmeden yerdi. O lüks restoranlarda bile hep bir yanı acabalarla doluydu. Esmer söz konusu olunca gözü kapalı herşeyi yapardı.

"Banyoyu her zamanki gibi hazırladım. 35.5 derece. Temiz havlularını kıyafetlerini de koydum. Yıkanmayacak mısın sen şimdi?"

"Yıkanıcam canım. Banyodan sonra hemen yatıcağım dedim." Saçlarını karıştırıp banyoya yöneldi. Şaşkın kadın banyodan çıkınca içeceği taze sıkılmış meyve suyunu hazırlamaya gitmiş Bulut'u kendiyle başbaşa bırakmıştı. "Kendine gel..."

Yanağına birkaç kez vurup dikkatini toplamaya çalıştı.Suyun altına girdiğinde dahi zihnini toplamayı başaramamıştı. Bir kez hayatına almıştı bücür hırsızı. Çıkarması ondan kurtulması imkansıza benziyordu. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi sadece o isterse ondan kurtulabilirdi. Ece isterse giderdi. Üstelik genç kızın bunu istemesini arzulayıp arzulamadığından bile emin değildi.

*****Geçmişe Bakış*****

"Saat çok geç oldu, evin nerede ufaklık." Yan koltukta çirkin sesine rağmen dakikalardır konser veren kıza baktı bıkkın bir suratla Bulut. O barda sevgilisi ile didişirken olaya müdahale ettiği için deli gibi pişmandı şimdi. Üstü başı çamura bulanmıştı. Saçı başı dağınık haldeydi. Alkol yüzünden olsa gerek bu gece bambaşka birine dönüşmüştü. Kısacık birkaç saatte yapmadığı şey başına gelmeyen bela kalmamıştı.

"Seni eve bırakıcam, yolu tarif eder misin?" Pinokyo'dan çıkar çıkmaz evi diye soluğu clubun birinde almışlardı. Ufak boyutuna rağmen o kadar hızlı ve tahmin etmesi güçtü ki kaçan kızı yakalamayı başaramamıştı. Mekanı birbirine katıp güvenlik görevlileri peşlerine düştüğünde anlamıştı. Bu kızdan uzak durması gerekti. Her insanın yapacağı şeyi yapıcak onu sağ salim eve bırakıcaktı. Sonra herkes kendi hayatına dönücekti.

"Hey!"Sağa sola elini kolunu sallayan kız kafasına ağır yumruklardan birini indirmiş yine sinirlenmesine neden olmuştu. Dudaklarını kemirmeye başlamıştı."Adın ne? Nerede oturuyorsun buraya yakın mı? Evin nerede?"

"Uzayda..." Gökyüzünü gösteren kıza bakıp iç çekti. Bu gece başına birşeyler gelmeden kurtulursa şanslı sayılırdı. "Ufaklık." Gökyüzüne uzanmak için camdan dışarı çıkmaya çalışan kızı ensesinden yapışıp içeri çekti. Bir yandan yolu kolaçan ediyor değer yandan ölmeye meyilli kızı canlı tutmaya çalışıyordu. "Evin nerede?Şşş sana dedim. Ufaklık."

"Ufaklı deyip durma benim bir adım var."

Elini ısıran kıza şaşkın bir şekilde baktı."Ne ısırıyorsun? Aaaa, köpek gibi." Dişlerini gösteren kıza korkuyla bakıp "Tamam işte evin nerede?" diye sordu. Dediklerini umursamayan kız yeniden bağır bağıra şarkı söylemeye başlamıştı. "Telefonun nerede? Anneni yada babanı falan arayabilirim." Genç kızın çantasına uzanmış yine başarısız olmuştu.

"Hırsız var, hırsız..."

Kafasına inen çantaya mı yoksa duyduğu sözlere mi şaşırması gerekirdi. Bundan pek emin değildi Bulut. Bu gece tahmin ettiğinden uzun sürücek gibiydi. Tek emin olduğu şey ufaklığa daha fazla tahammül edemeyeceği idi. "Evin nerede? Bu son soruşum. Şuracıkta atarım seni." Arabayı kenara çekip sinirle kıza baktı. Sabrı taşmaya başlamıştı.

Evlenmeden OLMAZWhere stories live. Discover now