" Emrimi ilettin mi?"

" Evet, dediğini yapacaklar. Hatta General senin tek bir emrinle orduyu harekete geçireceğini de belirtti."

" Şimdilik ordulara ihtiyacım yok. Ejder Lordu, sandığımdan güçlü birisi ve bize olan saldırısı güçlü. Bu planı beni ya öldürecek ya da kraliçe yapacak. Çok hassas bir ipte yürüyorum."

" Başarılı olacaksın."

" Başarılı olmak zorundayım! Kaybedersem, her şeyden önemlisi Kyran'ı kaybedeceğim. Ben kaybetme duygusunu yaşadım ve bir daha yaşamak istemiyorum. Adrian'ı koruyacak kadar güçlü olamadım ama şimdi azda olsa güçlüyüm ve Kyran'ı kurtarabilirim."

" Ejder Lordu, zeki bir adam. Seni hassas noktandan vurdu."

" Kyran olmadan bir şey yapamayacağımı sanıyor."

" O adamı, güçlerimle görmeye çalıştım ama olamadı. Bir şey beni engelledi."

" Gerçekten mi ?"

" Evet. Sanırım güçlü bir büyücü onu koruyor ve yüzünü görmemizi engelliyor."

" Yüzünü göstermekten çekinen bir adam. O, beni rahatça görüyor ama ben onu göremiyorum. Adaletsizce."

" Belki de çok çirkin bir adam bu yüzden yüzünü saklıyordur."

" Ya da onu hemen tanıyabileceğimizi düşünen bir adam."

"Onu öldürdüğümüz gün yüzüne mutlaka bakacağım."

" Bende merak etmiyor değilim. Onun bu gizemli tavırları, birçok kişiyi cezbeder ama beni değil."

" Çünkü sen Kyran'ı seviyorsun. Seni yıkan, inciten, kalbini ezen adama bağlısın."

" Dediklerini yaptı. Ondan nefret etmeliyim ama yapamadım. Zamanla da âşık oldum. Belki de Adrian bana kızdığı için, şu an Kyran hapiste."

" Adrian'ı da sevdin mi ?"

" Evet, ben onu sevdim. Hatta çok sevdim. Çocukluğumdan beri ona âşıktım. Fakat onu ölüme göndereceğimi bilseydim, onu sevmekten korkardım. Ona âşık olmaktan korkardım."

" Yine de yaşanacakları engelleyemezdin."

" Benden nefret ederek ölmesi beni üzdü. Çok üzdü hem de. Onu korumak isterken, ölüme gönderdim."

" Geçmiş, bitti ve yarına odaklanalım. Kötü günlerinde aklına Adrian gelirse, daha çok yıpranırsın."

" Adrian benim için lanetli bir şey zaten." dedim ve kapım tıklandı.

İçeri bir asker girmişti. İster istemez korkmuştum. Beni mi tutuklayacaktı? Bana saygıyla eğildi.

Asker " Leydim, majesteleri kral ve kraliçe sizi taht salonunda bekliyorlar."

" Peki, geleceğim." dedim ve askeri gönderdim.

Tanith " Nedime ordunla gitmelisin ve odaya güçlü bir şekilde gir. Kralı korkutman lazım."

" Neden ?" dedim.

" Senden korkarsa, Kyran'a fazla zarar vermez."

" Dediğini yapacağım." dedim ve masamdan kalktım.

Tanith dediği gibi yaptım ve nedime ordumla gittim. Kendisi de o nedime ordusundaydı. Başımı dik tutarak salonun içine girdim. Salon genişti ve kraliyetin gösterişini yansıtıyordu. En uç köşedeki tahtta kral vardı. Yanı başında kraliçesi ile oturuyordu. Nedimelerim belli bir yerden sonra arkamda kalmıştı. Adım adım yürüdükçe, kalbim hızla atıyordu. Elimden geldiğince soğuk duruyordum. Sonunda karşılarındaydım. Nazikçe reverans yaptım ve Kraliçe'nin gösterdiği sandalyeye oturdum. Kraliçe, bordo rengi elbisesiyle kusursuzdu ama yüzünde sinirli bir ifade vardı. Kral ise, beni süzüyordu. Korkusuzca bakışlarımı Kral da tutuyordum. Acaba şu an mavi gözlerimde ne görüyordu? Kızgınlık, nefret, intikam veya kin olabilir mi? Kral, bakışlarını benden kaçırdı ve eşine öfkeyle baktı. Sonunda Kral derin bir nefes aldı ve bana baktı.

Fırtına ÇiçeğiWhere stories live. Discover now