Geçmişle Hesaplaşma

349 40 23
                                    

Bölüm şarkısı ile iyi okumlar ! Finalden önceki son bölüm. :) :)

--


Bu sabah, karnımın ağrısı ile kalkmıştım. Hızla banyoya koşmuştum. Kusmamak için yüzümü yıkamıştım. İyi gelmişti. Bugün mahkeme vardı ve benim katılmam gerekiyordu. Yatağıma geri geldiğimde yastığımda bir tutam sarı saç gördüm. Elime aldığımda, saçın benim olduğumu anladım. Belime kadar gelen saçım, dökülmeye mi başlamıştı? Elimi hemen saçlarıma götürdüm ve bir tutam daha gelmişti. Neler oluyordu? Kâbus muydu bu? Ellerim saçlarıma götürdükçe, daha çok saç dökülüyordu. Çığlık atmıştım ve içeri Tanith ile bir kız girmişti.

Tanith'in gördüğü manzara açıktı. Gözleri yaşlı Deitra ve ellerinde, yatağında tutam tutam sarı saçlar vardı. Tanith hızla yanıma geldi.

Tanith " Majesteleri, neler oluyor?"

" Saçlarım dökülüyor, Tanith. Saçlarım tutam tutam dökülüyor." Dedim ağlayarak.

" Sakin olun, belki de saçınızın kısaltılması lazım." Dedi üzgün bir sesle.

" Tanith, ben ölüyorum. Yavaş yavaş çürüyorum." Dedim hıçkırarak.

Sonra Tanith ile odadan çıktık. Tanith kıza odayı hemen temizlemesini söylemişti. Sakinleştikten sonra içeri gelmiştik. Kraliyet kuaförü çağrılmıştı. Tanith, benim adıma saçlarımın kesilmesini istediğimi söylemişti. Aslında hiç istemiyordum. Sarı saçlarımı çok seviyordum ve şimdi tutam tutam dökülüyorlardı. Belime kadar uzanan saçlarımı, omuzlarıma kadar kesilmişti. Omuzlarıma kadar gelince, dökülmesi yoktu. Yere düşen saçlarıma baktım ve gözlerimi kapattım. Bunun tek bir anlamı vardı. Ölüm yakındı.

Saçlarımın kesiminden sonra mahkemeye uygun bir şekilde giyinmiştim. Bordo renkli elbisemi giymiştim. Tacımı takmıştım. İşte tekrardan imparatoriçe olmuştum. Saçlarının dökülmesine ağlayan, zayıf kadın yoktu. Hem böyle daha güzel görünmüştüm. İmparatoriçe olarak o mahkemede bulunacaktım.

" Hadi, mahkeme alanına geçelim." Dedim ve ekibimle odamdan ayrıldım.

Mahkeme alanı kalabalıktı. Halka açık bir alanda gerçekleşecek. Mahkûmlar samanların üstünde oturtulmuştu. Adrian, en baştaydı. Halk ise, tahta bariyerlerin ardında izliyordu. Kyran tahtımızda oturmuştu. Çocuklarımızda sağ tarafta yaş sıralamasına göre dizilmişti. Büyük bir kibirle alanda, gururla yürümüştüm. Kyran'ın yanına oturmuştum. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Saçlarımın akıbetini merak ettiğini hissetmiştim. Ona sadece gülümsedim. Kyran ise, kafasını sallamıştı.

Kyran " İmparatoriçemiz de geldi ise, mahkeme başlayabilir. Valor, iddianameyi oku." Dedi ve Valor elindeki metni okumaya başladı.

Valor iddianameyi okumuştu. Kısacası mahkûmlar vatana hainlikle suçlanmıştı ve cezaları en adil bir şekilde olacağını belirtmişti. Adrian bu metni dinlerken sadece gülümsemişti. Sonuçta ikinci kez vatan hainliği ile suçlanmıştı. Halk ise, öfkeyle ellerinde bulunan taşları suçlulara atıyorlardı. Hepsi kaçışmaya çalışırken, Adrian yerinde sabitti. Bir taş omzuna isabet etmişti ama o, umursamamıştı. Askerlere verdiğim emirle taşların atılması engellenmişti. Sıra tanıkların dinlenmesine gelmişti. Tek tek konuşturulmuştu. Kyran annesine karşı belli bir hassasiyet göstermemişti.

Cezayı belirlemek için ara verilmişti. Kyran ile başka bir alana geçmiştik.

Kyran "Saçlarına ne oldu ve neden bu kadar solgunsun?"

" Bir şeyim yok. Saçlarımı kestirmek istedim. Hepsi bundan ibaret." Dedim masum bir sesle.

"Mahkemeden önce mi? Mahkemeden sonra olabilirdi."

Fırtına ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin