"Hiç." dedim. Ali'nin konuşmasına izin vermeden. "Kantine gidiyorum ben."

Ali, gıcık bir şekilde, göz kırptı.

"Bende Selin Yılmaz'sam" dedim, içimden. "Bunları senin yanına bırakmayacağım Ali Mertoğlu."



Ali'nin tostunu alıp, onların oturduğu masaya ilerledim. Masa boştu. Tabiki, acıkmamıştı. Sadece benimle oynamak istiyordu. Bıkkınlıkla sınıfa doğru ilerledim. Elimdeki tosttan bir ısırık aldım. Ali, bizim sınıfın kapısına yaslanmış, etrafı izliyordu. Beni görünce, doğruldu ve suratına bir gülümseme yerleşti. Elimdeki tostu kaptı.

"Isırılmış bu?"

Gülmeden duramadım ve dahada abarttım.

"Biliyor musun? İçine tükürdüm."

Ali, yüzünü ekşitti. "Ne?"

"Şaka şaka"

Tosttan kocaman bir ısırık aldı ve ağzı doluyken konuştu.

"Zaten tükürsende yerdim."



Cemreyle birlikte okuldan çıkıyorduk. Hava o kadar sıcaktı ki, kafamı buzdolabına falan sokmak istiyordum. Cemrede sıcaktan bunalmış olacak ki elindeki defterle kendini serinletmeye çalıştı.

"Bu sıcakta insan Bodrumda olur, Antalya da olur. Okul ne ya?"

Cemrenin bu sızlanışına gülümsedim.

"Çok sıkıldım ben. Hiç eve gidesim yok." dedi.

"Ne yapacaksın?"

"Ne yapalım?"

İzmir de hiç bir yeri bilmediğim için, ne yapacağımızı da bilmiyordum.

"Havuza gidelim!" dedi Cemre heyecanla.

Bu fikri çok sevmiştim.

"Olur."

Cemre gülümsedi. "Tamam o zaman sen eve git. Hazırlan. Ben sana konum atarım."







Taksiden indim. Cemre beni bekliyordu.

"Hadi girelim." dedim.

"Şey.. Biraz daha bekleyelim."

"Neyi bekleyeceğiz?"

Cemre sanki bir şey söylemek istiyormuş ama söyleyemiyormuş gibi kıvranıyordu.

"Cemre?"

"Ali ve Kuzey de geliyor."

Öksürmeye başladım. Cemre, bana sormadan ikisinide nasıl çağırabilirdi? Ali salağına okulda katlandığım yetmiyormuş gibi birde burada mı görecektim? Hemde yarı çıplak.

"Cemre ya!"

"Ne yapayım ya. İkimiz sıkılırız diye çağırdım."

"Gidiyorum ben!"

"Nereye ya? Daha karpuz kesecektik?"

Arkada Ali'nin gıcık sesi duyuldu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Kuzeyde gelince daha çok gerildim.

"Selam kızlar!" dedi, Kuzey.

"Selam" dedi Cemre.

Bizse Aliyle öldürücü bir bakışma içine girmiştik.

"Girmiyor muyuz ya?"

"Gidiyoruz, Giriyoruz." dedi, Ali imalı imalı.

Bunun bir emir olduğunu anladım. Başımı öne eğip, Cemreyi takip ettim.





Kuzey ve Cemre bunaltıcı sıcaktan kurtulmak için, kendilerini hemen havuza attılar. Ben de yanımda mavi gözlü belayla şezlonkta yatıyordum. Acaba bana ne zaman laf sokacak diye bekliyordum ki fazla gecikmedi.

"Biliyor musun? Ece adı zaten sana yakışmazdı."

Şezlonlta biraz doğrulup, suratına baktım. "Ne?"

"Ece, kraliçe demek. Senden olsa olsa cadı olur."

Peki neden her fırsatta bana laf sokuyorsun Mavi gözlü sadist patronum?

Güldüm. "Sen kendini yakışıklı prens falan mı zannediliyorsun? Tipin aynı Buz devrinde ki sid'e benziyor."

Oda gülüp, biraz doğruldu. Baştan aşağı beni süzdü. Biraz utandım ama belli etmemeye çalışıyordum.

Cemre'nin heyecanlı sesi aramızdaki atışmayı durdurdu. "Hey! Gelsenize. Su çok güzel!"

Bunun üzerine Ali tekrar bana baktı.

"Havuza girsene sen. Yoksa yüzme bilmiyor musun?"

Güldüm. "İstanbul kızıyım canım ben. Senin gibi İzmir bebesi değilim. Tabiki biliyorum.

"Hadi ya. Genelde senin gibi kızlar, yüzme bilmiyorum numarasıyla boğulup, erkek tavlamaya çalışır da."

Dediklerinin üzerine sabrım taştı.

"Ne diyorsun sen be? Gerizekalı! Doğru konuş benimle!"

Bana biraz daha yaklaştı. "Yalan mı?"

Biraz ağlamaklı, biraz kızgın sesimle, güçlükle konuştum. "Yalan."

Ayağa kalkıp, tepesine dikildim. Kimse beni böyle aşşalayamazdı.

"Benim hakkımda, benim hayatım hakkında en ufak bir fikrin yok biliyor musun? Senin için, oyuncağı elinden alınmış, zengin, şımarık bir kızım. Ama öyle değil işte. Tamam yalancıyım. Kendim hakkında yalanlar söyledim, kandırdım herkesi. Ama en azından senin gibi duygusuz değilim."

Ne diyeceğini dinlemeden, giyinme kabinlerine koştum. Boş bir kabine girip, kapıyı kilitledim. Dizlerimin üzerine çöktüm. Ağlarken sesim çıkmasın diye uğraşıyordum. Bak yine yenilmiştim işte. Istanbul da babama. Burada Aliye. Yine pes etmiştim. Neden benden bu kadar nefret ediyordu? Bir günde ona ne yapmış olabilirdim ki?

Orada öyle ne kadar kaldım, bilmiyorum. Üzerimi değiştirip, kabinden çıktım. Ağlamaktan kızarmış, uykusuzluktan morarmış yüzümü yıkadım. Taksi bulmak için dışarı çıktım.

"Selin!"

Ali arkamdan adımı söylemişti. Durmamalıydım. Bana söylediği şeylerden sonra onu dinlememeliydim. Koşa koşa gelip, kolumdan tuttu. Beni kendine çevirdi. Nefes nefeseydi.


"Özür dilerim.." dedi. "Gitmeni istemiyorum."




Selam sjjdjssja Gece bölüm yayınlamak en sevdiğiim. Çünkü insan uyandiginda yb görünce mutlu oluyor:) Neyse. İlk bölüme göre daha kısa ama daha alsel'li bir bölüm oldu. İnşallah beğenirsiniz. Vote sınırı falan koymak istemiyorum ama 20 olsa küçük yazarınızı çok mutlu edersiniz. 3. Bölüm yolda!

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Where stories live. Discover now