"Dur!" diye bağırdım. Ona doğru koştum. Kulağındaki telefonu alıp, kapattım.

Yüzüme yine o anlamlandıramadığım şekilde bakarken, zafer kazanmış gibiydi.

"Tamam." dedim. "İstediğin her şeyi yapacağım."








Aliyle birlikte okula doğru yürüyorduk. Neredeyse aynı boyda olduğumuz için mimiklerine bakmak zor olmuyordu. Çoğu zaman ifadesizdi. Ama bazende, Mavi gözlerinin içinde çok şey sakladığını tahmin ediyordum. Ya da bu benim, ona yüklediğim anlamdı. Bilmiyorum.

"Biraz daha hızlı yürüsene." dedi.

Gözlerimi devirdim. "Emredersiniz efendim."

"Bana bir daha göz devirme."

Bana bakmıyordu bile. Göz devirdiğimi nasıl görmüştü? Boynunda gözü olabileceğini falan düşünmeye başladım.

"Emredersiniz efendim." diye tekrarladım.

"Bana bir daha 'efendim' deme."

Çocuğun iki kelimesinden ikisi de emirdi.

"Ne diyeyim? Patron falan mı?"

Güldü. "Patron.. bak bunu sevdim."

Gülümsedim. "Sadist Patronum."






Cemreyle aynı sınıftaydık. İlk gün olduğu için ders işlemedik. Hocaların tanışma zırvalıklarıyla geçti dersler. 3. dersin sonlarına doğru, Cemre arkadan dürttü.

"Efendim?"

"Sen sabah biraz kötüydün ne oldu? Neden Aliyi arıyordun?"

Bu soruların iki sebebi olabilirdi. Ya benim için gerçekten endişelenmişti ya da Aliyi kıskanmıştı. Polyanna olmayı seçip, ilk seçeneği seçtim.

"Dün beni Ali bıraktı. Çantam arabasında kalmış. Onu sordum."

Başını sallayıp, gülümsedi. Eğer Cemre, Aliye aşıksa, onun için küçücük bir tehlike bile değildim. Ali benden nefret ediyordu. Zil çaldı. Cemre koluma girip, beni dışarı sürükledi. Bahçeye çıkıp, kenarlarda duran piknik masalarına oturduk. Sessizliği bozan yine Cemre oldu.

"Sevgilin var mıydı İstanbul da?"

Güldüm. Ben ve sevgilimi? Diktatör gibi bir baba ve onun komutasındaki Görkem varken mi? Pek sanmıyorum.

"Yoktu." dedim. Zihnimdeki düşünceleri susturup.

"İyi olmuş." dedi. "Zaten mesafeli aşklar basıyor beni."

İkimizde güldük.

Kantinden bize doğru gelen, Ali ve Kuzeye baktım. Ali, sakız çiğniyordu ve neredeyse okul gömleğinin tüm düğmeleri açıktı. Kuzeyle dün geceden sonra hiç konuşmamıştık, gerçi konuşmakta istemiyordum.

"Selam kızlar" dedi, Kuzey.

"Selam." dedi, Cemre.

Ali, hiç bir şey söylemeden yanımdaki boş yere yayıldı. Sonra bana bakıp, suratına saçma bir sırıtış yerleştirdi. Kulağıma doğru eğildi.

"Hadi bana tost al. Acıktım."

Gözlerimi büyüttüm. Bende fısıldamaya dikkat ederek, Aliye biraz yaklaştım.

"Şimdi kantinden gelmedin mi sen?"

"Evet." dedi. Alaycı sesiyle.

Kuzey "Ne fısıldaşıyorsunuz siz?" diye konuşmayı bölünce, susmak zorunda kaldım.

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Where stories live. Discover now