Yirmi Dört.

2.2K 204 39
                                    

Andrew elimde tuttuğum elbise askısını çekip alırken "Siyah olmaz." diye çemkirdi.

"Zaten sürekli siyah giyiniyorsun. Yeter artık Madison."

Beni daha açık renklerle dolu elbiselerin olduğu yere doğru yönlendirdiğinde ona baktım.

"Bu renkleri sevmem."

"Hayır seversin."

Gözlerimi devirdim. "Biliyorum benim için çabalıyorsun ama bunu siyah renk elbise giyerek de Yapabilirim Andrew."

Kafasını iki yana salladı ve renkli elbiselerin arasından lila bir tane seçip bana uzattı.

"Bu renk sana daha çok yakışacak."

Bana sıcak bir gülümseme armağan ettiğinde onu kırmayarak elinde ki elbiseyi aldım ve yüzüme yayılan hafif tebessümle kabine doğru ilerledim.

Elbise dizimin biraz üstünde bitiyordu. Kalın askıları ve hoş bir kesimi vardı. Ayrıca günlük bir elbiseydi. Çok süslü veya ayrıntılara sahipte değildi. Kısacası tam olarak bana göreydi.

Andrew gözlerini üstümde gezdirdi ve bakışlarımız kesişince sırıttı.

"Merhaba." dedi bana gülerek. "Şey kabinin içinde kendini siyahlarla boğmuş bir bayan olacaktı, onu gördünüz mü?"

'Ah' diye inledim bıkkınca. "Beni pişman etme."

Bana doğru iki yavaş adım attı.

"Seni pişman etmeyeceğim." Gözlerimin içine öyle güzel bakıyordu ki gülümseme engel olamadım.

Yanağıma ufak bir öpücük bıraktı.

"Bir de bunu dene." Bana uzattığı beyaz elbiseye baktım ve onu da alıp tekrar kabine girdim.

Kalbim heyecan içinde atıyordu.

Dudakları öyle güzel konmuştu ki yanağıma, ruhum onun sevecenliğiyle mutlu olmuştu.

Kabinin içinde derin derin nefesler aldıktan sonra düz ve uzun beyaz elbiseyi giyip dışarı çıktım.

Ancak Andrew biraz ötede dikkatle bir yere bakıyordu.

"Andrew?" Ona seslendiğimde tedirgin halde bana döndü.

Gözleri elbiseye sadece kısa bir bakış attı ve "Güzel olmuş." dedi. "Hadi giyin de artık gidelim."

Ruh hali sadece bir kaç dakika önce çok daha farklıydı oysa.

"Ne oldu?" diye sordum ona yaklaşırken.

"Bir şey olmadı Madison. Kabine gir ve giyin hadi."

"Andrew, endişeli görünüyorsun."

Elimi yüzüne götürdüm. "Ne oldu?"

Nefes alıp sustu. Sonra gözlerini bir yere çevirdi.

Ve bende oraya baktım.

Ona ve elini sıkıca tuttuğu sevgilisine.

Kalbim acıdı yine, ama asla eskisi kadar değil.

Çünkü ben artık iyileşiyordum.

O artık eskisi gibi yakamazdı canımı. Beni daha fazla alevlerin içinde yalnız bırakamazdı. Çünkü artık kalbim yalnız değildi.

"Fotoğraflarda gördüğüm adama çok benziyor."

Gözlerimi Zayn ve sevgilisinin üzerinde tuttuğum sırada Andrew konuşuyordu.

"Görürsen tekrar incineceğini biliyordum."

Yutkundum.

Ve Zayn'in elaları beni bulduğu sırada gözlerimi Andrew'e çevirdim.

"Haftalar geçti. Yeteri kadar incindim artık daha fazla canım yansın istemiyoruz değil mi, ikimizde."

Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı ve onun mavi gözleri dalgalı bir deniz gibi benim hislerimi hareket ettirdi.

"Sen daha fazla ağla istemiyorum Megan. Benimle birlikte gülmeni istiyorum."

Elleri yüzümü kavradığı sırada gülümsedim.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım sessizce.

Gülüşü daha da büyüdü ama bir şey demedi.

Kabine geri döndüm.
Kendi kıyafetlerimi giydim ve kasaya gidip beğendiğimiz iki elbisenin ödemesini yaptım. Andrew bu elbiseleri bana kendisi almak istediği konusunda baskı uyguladı ama başarısız oldu.

Mağazanın dışına doğru adımlarken avm'nin içinde ki kalabalık arasında beni kolları altına aldı.

Tıpkı bir koruyucu gibiydi.

Sadece bedenimi korumuyor aynı zamanda da ruhumun yaralarını sarıyordu.

Gözlerim biraz buğuluydu.

Ben sadece ona sığındım ve bu sefer sığındığım kişinin benim gerçek ilacım olmasını diledim.

Aslında Andrew'e karşı biraz utangaçtım. Karşısında değişik hissediyordum.

Onun kanatları altında yan yana yürürken karşıda onları gördük.

Zayn sevgilisinin elini sıkıca kavramıştı. Bakışları yakıyordu ve farkında değildi ama sevgilisi sessizce ağlıyordu.

Onlar benden daha fazla parçalanmış, dedim kendime. Yalandı biliyordum ama ben sadece, onun yanından başka bir adamın kolları arasında geçerken kendimi kandırmaya çalıştım.

Ve tam onların yanından geçerken Zayn'in omzunun bana hafifçe değdiğini hissettim.

Bana o kadar yakındı ki.

Onu en son gördüğümde beni yine terk ediyordu.

Defalarca kez olduğu gibi yine gidiyordu.

Ama bu sefer onun gözleri benim üzerimdeyken giden ben oldum.

O sevgilisinin elini sıkıca tutarken kalbimi bir kez daha ondan ayırdım.

Ve kim bilir, belki de bu sefer ona karşı ben kazanırdım.

Pieces ➳ {z.m} Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin