13. Bölüm Seksi İç Ses

Start from the beginning
                                    

"Tamam."

Uslu uslu dediğini yapan gence arkasını dönüp dışarı çıktı. Koçar adımlarla yanına gelen oğlu "Ece'leri neden serbest bırakmıyorsun? Onları tutuklayan sensin Ahmet abi değil ki?" diye sorarken "Biraz burunları sürtsün." dedi. "Hem nezarethanede daha güvendeler. Dişçiye bulaşmışlar."

"Uyuyamayacağım." Duyduğu polis arabası sirenleri yüzünden aşırı tedirgin olmuş, gözlerini dahi yumamamıştı Jin. "Ne yapsam, içeri girsem mi?"

Az önce Furkan'ın girdiği kapıya bakıp iç çekti. En yakın arkadaşlarını karakoldan çıkarması için ricada bulunduğu avukat karıştığı kavga yüzünden darmadağın haldeydi. "Sahi hurda etmişler çocuğu. Nasıl oldu acaba o yaralar?" Yerinde doğrulup oturur pozisyona geçti. Yere eğik başını kaldırdığında elinde telefon volta atan adamı gördü. "Birde bu vardı değil mi?" Karakolun önünde turlayan Ece'nin sahte damadı çalıntı yüzüğün sahibi Superman'i incelemeye başladı.

"Tamam anne." Telefondan gelen ağlamaklı sesi anlamaya çalıştı Bulut. Hıçkırıkları yüzünden ne dediği anlaşılmayan kadın kızını sağ salim eve getirmesi için emirler yağdırırken o sadece "Halledeceğim." demekle meşgüldü. "Şimdi izin verirsen içeri girip Yağmur'u alacağım."

Annesinin cevap vermesini beklemeden telefonu kapattı takım elbisesinin cebine sıkıştırdı. Ceketini ve kravatını düzeltip karakola girdi. Ağır adımlarla Ahmet baş komiserin odasına yöneldi. Kapıyı çalıp içeri girdi. "Ahmet bey..."

"Buyrun." Kim olduğunu merak eden adam baştan aşağıya onu süzerken "Ben Bulut Paşazade." dedi. "Sizi tutuklanan kardeşim için rahatsız etmiştim."

"Ahh! Buyrun lütfen." Ceketini ilikleyip boş sandalyeyi gösterdi saygıyla baş komiser. Duyduğu soyadı bin kez beyninde yankılanırken emniyet müdüründen aldığı emri düşünüyordu. "Biz aslında onu hiç tutuklamıycaktık ama görev arkadaşım İbrahim bey bir hata yapmış. Eğer onun bir Paşazade olduğunu bilseydik..."

"İnanın böylesi daha iyi." Arkasına yaslandı Bulut. Ona uzatılan kahveden nezaket namına yudumlarken "Biraz burnunun sürtmesi ona iyi gelecektir." dedi. "Şimdi çıkarabilir miyim?"

"Tabi ki hemen hallederiz." Kapıda bekleyen polislerden birini yanına çağırıp "Yağmur Paşazade'nin çıkış işlemlerini başlatın." dedi. "Bu sırada siz başka bir şey ister misiniz? Kahvenin yanına ikramlık bir şeyler aldırayım mı çocuklara?"

"Sorun değil." Boğazından zar zor aşağıya inen bir yudum kahve yüzünü ekşitirken fincanı masanın üzerine bıraktı. Sonuçta hangi şartlar altında yapıldığını bilmediği bir şeyi daha fazla vücuduna alamazdı. Tanıdığı tüm doktorlar ona Obsesif Kompülsif Bozukluk tanısı koymuş olsa da o hal ve hareketlerinin mantıkçı olduğunu düşünüyordu.

"Olur da buradan çıkamazsak..." Yanında duran kızı baştan aşağıya süzdü Ece. Neredeyse onunla aynı boyutlardaki kızın omzuna elini koyup "...birbirimize sahip çıkalım." dedi. "İkimizi üst üste koysan bir Ege etmeyiz. Orada bizi çiğ çiğ yerler vallahi."

"Yerler." Bacaklarını karnına çekip başını dizlerine dayadı Yağmur. "Sevimli, pıtırcık gibi kızlarız. Bodur değilde minyonuz diyelim."

"Bende onu diyorum ya." Kızın omzuna alayla tokat attı Ece. Aldığı darbeyle yere yapışan yüze bakıp kahkaha attı. Tamam Ece minyondu ama atom karınca gibi güçlüydü. "Biriyle tanıştım, bana bücür diyip duruyor. Hayır birde tipini görsen. Yaratık gibi bir şey. Tipsiz, gıcık."

Evlenmeden OLMAZWhere stories live. Discover now