GİRİŞ BÖLÜMÜ

73.8K 1.8K 194
                                    

~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~

Elimde tuttuğum, kahve fincanındaki kahveden ortama yayılan kokuyu derince içime çektim ve fincanı dudaklarıma götürerek bir yudum aldım. Sıcaklık ağzımdan boğazıma doğru ilerlerken koltuğumu hafifçe arkaya ittim ve kalkarak odamın kapısından, koridora çıktım.

Kardeşimin odasının kapısının önüne geldiğimde, elimi kapının kulpuna attım ve ses çıkartmamaya büyük gayret göstererek, kulpu indirdim. Açılan kapıdan kafamı uzattığımda, kardeşimim yatağında usulca uyuyor olduğunu gördüm ancak üzerine örttüğüm pike az da olsa açılmıştı.

Kapıyı tamamen açıp, odadan içeriye girdim ve kaymış pikeyi yeniden üzerine örterek, başına bir öpücük bıraktım ve "İyi uykular abicim." diyerek, onu uyandırmamak için anında geri çekildim.

Odadan çıkıp, yeniden kendi çalışma odama geri döndüğümde pencerenin yanına yöneldim ve boydan cam olan pencerenin arkasından, önümde serili olan manzarayı izlemeye başladım.

Hava çok sıcak olmamasına karşın oldukça bunaltıcıydı ve bu bunaltıcı atmosfer, insanın içini bayıyordu. Güneş bu gün bir ayrı kızıl olmakla birlikte, hava ve görüntü oldukça farklıydı diğer günlere göre.

Bangladeş bu gün bir farklı görünüyordu her şeyiyle gözüme.

Dönüp çalışma masama gideceğim esnada bir anda yer ayaklarımın altından kaydı ve duvarda asılı olan tablo, büyük bir gürültüyle yere düşüp, parçalara ayrıldı. Odada yer alan her şey sallanmaya başladığında, deprem oluyor olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

Her yer beşik gibi sallanıyordu. Bir anda elektiriklerin kesilmesi ile birlikte her yer karanlığa gömülürken, aklımda olan tek kişi odasında yalnız uyuyan kardeşim Mira'ydı.

Duvardan destek alıp odamdan dışarı, koridora çıktım ancak her yer zifiri bir karanlığa bulanmış olmakla birlikte, dışarıdan vuran ışıktan tek görebildiğim duvarların birbirine yapışıp tekrar açılmasıydı. Ne var ne yoksa gürültüyle zemine düşüyor ve gürültüyle onlarca parçaya ayrılıyor ve binadan da çatırdama sesleri geliyordu.

Yaşanan an, yürekleri ürpertecek kadar korkunçtu.

Güç bela kardeşimin odasının kapısına ulaştım ve elimi kulpa attım ancak kapının kulpunu bulamadım, elim boşlukta kalmıştı. "Mira!" diye bağırdım ancak yerin ikiye ayrılmasıyla birlikte bedenim geriye savruldu. Bir şey yapamadım. Elimden tek bir şey bile gelmedi, gelemezdi.

Koca koca parçalar üzerime düşmeye başaldığında, büyük kütlelerin altında tüm etimin ezildiğini ve kemiklerimin sanki un ufak parçalara ayrıldığını hissediyordum.

Bilincimi yavaş yavaş kaybederken, dünyam her geçen saniyelerde biraz daha karanlığa gömülüyordu ve biraz daha yaklaşıyordum ölüme.

Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım yoksa ruhum çoktan ölümün suyunu içmiş miydi, habersizdim, bilmiyordum...

Bana göre bir asır gibi gelen o zamandan sonra gözlerim yeniden aydınlığa açıldığında, ölen ben olmamıştım.

Ve gözlerimi onca zaman sonra karanlığın esaretinden çıkıp, aydınlığına kavuştuğunda, kendisine değen bir çift yeşil inci ile işte o zaman asıl karanlığın başladığını anlamıştı.

Hayatıma dokunan yardım eli, beni karanlığında boğacaktı.

Çocuğumun Annesi Olur musun? 'un 2. kitabıdır. Ahsen ve Hakan' ın kızı Burcu'nun hikayesini anlatacak ve olay örgüleri birbirinden tamamen bağımsız gelişecektir. İlk kitap final olduktan sonra yeni bölümler gelecektir. :)

Kurgunun Tüm Hakları Saklıdır!!!

26. 05. 2016

 2016

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.
Aşk Affeder mi? Where stories live. Discover now