RESİM

35.7K 1.8K 135
                                    


Savaş Nisa'yı merdivenleri kullanarak üst kata çıkarmış ve kendisine ait olan odaya götürüp yatağın olduğu tarafa doğru fırlatmıştı. Kızın yatağın kenarına çarparak yere düşmesini olduğu yerden izledi. Sonrada dönüp kapısını kapatıp Nisa'ya bakmaya devam etti. Yatağın dibinde dizlerinin üzerine oturan ve avuçlarının içine bakarak yutkunmasını izledi. Onun yaraları olduğunu biliyordu ancak şu an hiç de umursadığı bir konu değildi. Onun diğerlerinin yanında kendisine itiraz etmemeyi öğrenmesi gerekecekti. Bu kız yerini doğru düzgün alamamış görünüyordu. Savaş Aksoy, elini tutmak istiyordu ama o ne yapıyordu? Kibirle elini çekerek diğerlerinin önünde yine kendisini rezil ediyordu.

Odanın ortasına doğru bir adım attığında, Nisa bakışlarını avuçlarından ayırıp kendisine yaklaşan ayaklara çevirirdi. Sonrada yukarıya doğru kaydırdı. Yine kızgın görünüyordu. Bu kez neye kızmıştı bilmiyordu. O ne istiyorsa o şekilde gidiyordu her şey. Onu bir anda kendisine bu şekilde davranacak kadar ne kızdırmıştı anlamamıştı. Bunun bir sebebi olmasını diliyordu. Eğer bu arada sırada sebepsiz yere yaptığı türden davranışlarsa şimdiden kendisini öldürmenin bir yolunu bulması gerekecekti.

İşaret parmağını sallayarak ayağa kalkmasını işaret ettiğinde, ikiletmeden söylediği yapıp ayağa kalktı. Gözlerinin içine bakmakta zorlanıyordu ama yine de kendisini zorlayarak baktı. Gördüğü sadece öfke olsa da umursamamaya çalıştı. Ne kadar başarılıydı işte onu bilmiyordu...

Savaş, aralarında kalan son mesafeyi de büyük bir adım atarak kapattı ve omuzlarından tutarak kendisine doğru çekti. Kalbinin sesini kulaklarında duyabiliyordu. " Sakın bu evliliği yanlış bir fikre kapılıp gerçek sanma "diye konuşmaya başladı Savaş, dişlerinin arasından. " Seninle evlendim çünkü resmi olarak seni kendime mecbur bıraktım. Şimdi kimse seni benim elimden alamaz. Başka bir nedeni olduğunu sakın düşünme. Kendini karım sanmaya cüret bile etme. Sana vereceğim tek şey soyadım. İnan onun da değeri olmadığından almana izin verdim. "

" Ben... ben... senden hiçbir şey talep etmiyorum" diyebildi zorlukla.

Ne kadar öfkeli olsa da bu cümleye güldü. Ancak omuzlarını tutan elini gevşetmedi. " Zaten talep edemezsin. Ta ki ben senin gereken cezayı aldığına inana kadar. O zamana kadar bu evin içinde kalacaksın. Bir yere gitmeye, başkasına bunlardan bahsetmeye cüret bile etme. Eğer böyle bir aptallık yaparsan sadece sen değil ailen de seninle yanar" dedi ve tuttuğu omuzlarını sertçe iterek bıraktı. Buz kez düşmedi çünkü yatağa çarpmıştı. Sadece yatağın üzerinde oturur duruma gelmişti.

" Bir daha sakın bana ne olursa olsun aşağıda yaptığın gibi itiraz edeyim deme. Bu kez seni affedeceğim demek isterdim ama hayır affetmeyeceğim. Altta yaptığın hareketin bedelini akşam yemeğini yemeyerek ödeyeceksin."

Nisa, ne kadar acıkmış olsa da itiraz etmedi. İtiraz etmesi neyi değiştirecekti ki? Kendisine acıyacak değildi. Savaş, asla acımazdı. Bu yüzden gururunu ayaklar altına almak yerine başını sallayarak kabul etti. Gün içinde tek yediği birkaç kurabiye olsa yine de susacaktı. Ona yalvarmaktansa açlıktan bayılmaya razıydı.

Savaş, boynundaki kravatı gevşetip çözdü." Bu konuda anlaştığımıza sevindi. Sürekli böyle olursan çok fazla sorun yaşayacağını sanmam. Diğerlerinin sana olan tepkisini gördün. Senin yerinde olsam ben evde yokken çok fazla ortalarda dolanmazdım. Seni bir kaşık suda boğmaya oldukça hevesliler. Ama illa evin içinde dolanmak istiyorsan inan bana sana engel olmayacağım. Onların delirmesi beni oldukça keyiflendiriyor. Senin varlığın bile bunu başarıyor. Yani gezmek istersen sana engel olmayacağım." Çıkardığı kravatı yatağın üzerine fırlattı ve üzerindeki ceketi de kravatının yanına yolladı.

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEWhere stories live. Discover now