İHANET

37.7K 1.8K 144
                                    


Doğan, Nisa'yı aldığı yerde yeniden bırakmıştı. Daha yakına götürmesini istemişti Nisa. Zaten yeterince sorunu vardı bir yenisini daha eklemek konusunda istekli değildi. Eve dönüş yolu gidişe göre daha uzun gelmişti ona. Buna soğuğun ve evde kendisini bekleyen, hesap sormaya hazır ailesinin varlığının neden olduğunun farkındaydı. Nasıl olduğunu sormaya yoklardı ama hesap sormak için ikisinin de beklediğini biliyordu.

Buna da hazırlıklıydı. Son bir haftadır yaptığı gibi sessizliğini korumaya devam edecek ve onların konuşmalarını duymazdan gelerek odasına girecekti. Bu gün hiçbir şeyin keyfini kaçırmasına izin vermeyecekti. O kibirli adama dersini vermişti. Artık hiç bir şey gözünü korkutmuyordu. Ne abisinin kendisine söyleyeceği şeyler ne de annesinin onaylamaz, mesafeli bakışları onu yaralayacaktı. Kendini daha cesur ve daha iyi hissediyordu.

Günlerdir yaşadığı bunalım, içinde biriken öfke ve nefret, çevresindekilerin yaralayıcı sözleri ve an önemlisi çok sevdiği ailesinin ona sırt dönmesine katlanmıştı. Ama bu gün tüm bunlara eden olan o adamın karşına çıkmış ve yüzleşmişti. Kendisi nasıl bir utanç içine çekildiyse onu da o şekilde utancın içine çekmişti. Kendi gözleriyle ona nasıl güldüklerini görmüştü. Evet, onun da aynı şeyi yaşamasından dolayı mutluydu. Ancak yine de bunu yapmaktan memnun değildi.

Onun gibi olmaktan hoşnut değildi. Buna mecbur olmasaydı, eğer hayatında herkes ona sırt çevirmeseydi, en azından biri yanında dursaydı bu yola başvurmazdı. Bu kadar alçak bir harekette bulunmazdı. Ama o adam herkesi almıştı ondan. Bir başına kalmasına neden olmuştu? Bu nedenle onunda aynı duruma düşmesini istemişti. Görmüştü ki başarmıştı da. Savaş Aksoy bu gün yenilmişti. Aynen kendisinin yenildiği gibi...

Ceketine biraz daha sarılarak evin önüne geldiğinde, kapıyı çalmak yerine çantasını açarak anahtarını aramaya başlamıştı. Sonunda bulduğunda, titreyen elleriyle kilide sokarak çevirmiş ve açarak içeriye girmişti. Ayakkabılarını çıkarıp kenara bırakırken hala titremeye devam ediyordu. Onun geldiğini duyan annesi ortaya çıkmış, odasına giden yolun önüne çıkarak onu durdurmuştu.

" Neredeydin?" diye sordu çatık kaşlar, donuk bakışlar ve soğuk bir ses tonuyla. Elindeki tespihi gördüğünde, namazdan kalktığını anlamıştı. Başka zaman olsa ona sarılır, yanağından öper ve gülümserdi. Şimdi içinden bile gelmiyordu.

Cevap vermedi. Annesinin yanından öylece geçip odasına girdi ve kapıyı ardından kapattı. Abisi hala eve gelmemişti. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremiyordu. Burada olsaydı o da şimdi azarlar ve olay kapanırdı. Ama şimdi bu iş yarına kalmıştı. En azından ikinci azarı yemek için yarına kadar zamanı vardı. Çantasını boynundan çıkarıp masanı üzerine bıraktı ve ceketini de çıkarmak içim omuzlarından kaydırdı. Ancak o sırada açılan odasının kapısıyla durup o yöne dönmüştü.

Annesi kızgın gözlerle kendisine bakıyordu. En azından artık boş bakmıyor diye düşündü ve kaldığı yerden ceketini çıkarmaya devam etti. " Sana bir soru sordum Nisa. Neredeydin?" çıkardığı ceketi açtığı dolaba astı.

" Dışarıdaydım" dedi onun gibi düz bir sesle. Oysa canı acıyordu. Annesinin ona bu şekilde davranması canını acıtıyordu. Bunun suçlusu Savaş olabilirdi. Ama isteselerdi ona inanmak yerine kendisine inanabilirlerdi. Savaş, onlara yalan bir kapı açmıştı. Ve tanıdığı herkes o kapıdan geçmekte tereddüt bile etmişti. Bu canını daha çok acıtıyordu. Yıllarca yalan bir kalabalık içinde yaşamıştı. Herkes onu sevdiğini söylemiş, bol bol övgüler sıralamıştı. Bunların gerçek olduğunu, kendisini sevenlerin olduğunu düşünecek kadar aptal olduğunu şimdi anlamıştı. Aslında çok yalnızdı ama haberi yoktu.

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEWhere stories live. Discover now