KARAR

38.6K 1.8K 82
                                    


Savaş tüm olan biteni oturduğu arabasından izlemişti. Abisini işten çıkartırken amacı, Nisa'yı zor durumda bırakmaktı ama beklediğinden daha fazlasıyla karşılaşmıştı. Buraya Nisa'yı arayarak çağırmayı planlamıştı ancak gerek kalmamıştı. Abisi, kendi elleriyle kardeşini sokağa atmıştı. İşten çıkarılmanın onu bu kadar öfkelendireceğini düşünmemişti. Ve bu öfkeyi kardeşinden çıkaracağını da hesaplamıştı. O kızı kısa süreliğine tanımıştı ve o kısa sürede başkalarının hayatıyla oldukça fazla ilgilendiğini öğrenmişti.

Abisinin işten çıkarılmasıyla kendisiyle konuşmaya, anlaşma yapmaya mecbur kalacaktı. Planladığı buydu. Ama kız evden atılmıştı. Hem de oldukça gürültülü bir şekilde yapılmıştı. Çaresizce kapıya vurmasını, yalvarmasını izlemişti. Bir ailenin bu kadar katı olabileceğine inanmazdı. Babasından daha düşüncesiz, daha bencil bir ebeveyn olması elbette ki onu da şaşırtmıştı.

Nisa evden atılmıştı. Ve bunu kendisi yapmıştı. Evet, kabul ediyordu bunu kullanabilirdi. Onun kimsesiz olmasını değerlendirerek istediğini daha kolay kabul ettirebilirdi ancak bir yanı huzursuz olmuştu. Bu kadar ileriye gitmeyi istememişti. O kıza karşı hiçbir hissi yoktu nefretten başka ama bu onun için bile fazlaydı. Ama hayır, onun için yumuşamayacaktı. Belki bu fazlaydı ama daha fazlasını da yaşamasını sağlayacaktı.

Savaş Aksoy'un yüzüne pasta atmak, üstüne bir de şarap dökmenin cezası olacaktı elbette. Eğer bunu yalnız bir yerde yapsaydı bu kadarıyla bırakabilirdi onu. Ancak o tüm kalabalığın içinde yapmıştı. Onu tanıyan herkesin arasında... Ve bu olay uzun bir süre hiç biri tarafından unutulmayacaktı. Ve bu kız bunun bedelini hayatının sonuna kadar ödemek zorundaydı. Hem de en acı şekilde.

Bunu sadece onun hayatını karartmak için yapmayacaktı elbette. Bunu yapacaktı çünkü evinde yaşayan hiç kimsenin bu kararından memnun olmayacağını biliyordu. Bir hamleyle iki düşmanından da kurtulacaktı. İkisini bir eve koyacak ve birbirlerini yemelerini keyifle izleyecekti. Bunu zevkle yapacaktı. Nisa'nın bu kadarla kurtulmasına izin vermeyecekti.

Yanından geçip giden, penceresi açık olmasına rağmen kendisini fark bile etmeyen kızı izlemeye devam etti dikiz aynasından. Tamamen yıkılmış görünüyordu. Çıplak ayaklarla, yıpranmış ve bu soğuk havaya rağmen incecik kıyafetlerle yürüyordu. " Git getir şu kızı" diye buyurdu ön tarafta oturan Okan'a.

" Emredersiniz" diyerek kapıyı açtı ve dışarıya çıktı. Dikiz aynasından onları izlemeye devam etti. Okan koşturarak gittiğinden kıza yetişmişti. Ama omzuna elini koyana kadar da onu fark etmemiş gibi görünüyordu. Okan'ı fark ettiğinde, öne biraz afallamış göründü ve sağına soluna bakındı. Sonrada elindeki şeye biraz daha sıkıca sarılıp onu bir şeyler söylemeye başladı. Bu mesafeden ağlayıp ağlamadığını göremiyordu ama yüz ifadesi oldukça keyifsizdi.

Başka ne beklenebilirdi ki? Az önce evden atılmıştı. Kendisi de bir abiydi ve çok sevdiği bir kız kardeşi vardı. Elif, düzelip yürümeye başlasa ve bir gün bu olanlar onun başına gelse bile kardeşini değil kapının önüne atmak, kızmazdı bile. Bunda kardeşini gözden çıkaracak kadar kötü ne vardı anlamıyordu. Küçük düşünen insanları zaten hiçbir zaman anlamamıştı. Namus diyerek her şeyi yaparlardı ama kendi namuslarını düşünmeden kapının önüne koyabilirlerdi. Bu yüzden bu tarz insanların hiç birine karşı sempatisi yoktu. Yaptıkları ve söyledikleri birbirini tutmuyordu.

Yeri geldiğinde karılarını kızlarını dövüyor, öldürüyordu ama işi namusa atıyorlardı. Bunların hiç birini onaylamıyordu. Namusun erkeği kadını olduğunu düşünmüyordu. Erkeğin de namussuzu oluyordu kadınında. Bunu belli bir kesime at olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. İhanet eden, terk eden, yüz üstü bırakan, yalan söyleyen herkes onun gözünde namussuzdu. Kız ya da erkek hiç fark etmezdi...

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEWhere stories live. Discover now