Bölüm 16 - Bize Ait

Start from the beginning
                                    

*

Ne elimde hissettiğim sızı, ne de bedenimi saran, kalbimi sıkıştırıp toza çeviren acı umrumda oluyor. Göz alıcı beyaz ışığa doğru gözlerimi açmadan hemen önce, onun adımı sayıkladığını işitiyorum.
Beni bir kez daha etkisi altına alan senfoniyi yavaşça kaybediyorum. Selin'in sesi, kulaklarımdan siliniyor.
"Oğlum?"
Gözlerimi kırpıştırıp nerde olduğumu anlamak için hafifçe yerimden doğruluyorum.
"Anne.."
Boğuk sesim odada yankı yapıyor.
"Ne oldu?" diyebiliyorum sadece.
"Her yeri birbirine katıp, bayılmışsın. Damla haber verdiğinde nasıl geldim bilmiyorum bile.. Ne oldu sana oğlum söyle?"
Parmaklarımı şakaklarıma bastırıyorum. Sanırım sinir krizi geçirdim.. Daha önce böyle bir şeyi hiç yaşamadım, ama yaşayan birini kollarımda taşımıştım.
Aklım yeniden ona kaydığında içim daralıyor.
Annem ona cevap vermediğim zaman kaşlarını çatıyor.
"Onun yüzünden, değil mi? O gitti diye?"
Selin'den üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmesi beni rahatsız etmiyor. Etmesi gerekti, ama etmiyor. Çünkü adını bir başkasından duymaya hazır değilim.
Annem endişeyle konuşmaya devam ediyor.
"Ama gördün işte oğlum... Bize verdiği değeri gördün. Sana verdiği değeri gördün."
"Ben.."
Yutkunuyorum.
"Ben sadece onu sevdim, anne."
Annem saçlarımı okşuyor.
"Biliyorum..."
Gözlerim yanıyor.
"Ama o seni sevmiyormuş."
Her zerremle buna karşı gelmek istiyorum. İstiyorum, ama yapamıyorum.
"Şimdi kendi yoluna bakmanın zamanı geldi oğlum. Seni sevmeyen insanlar için kendini paralamak yerine, seni gerçekten seven insanlara şans vermen gerekiyor."
"Nino'ya aşık değilim. Onunla evlenmek istemiyorum."
Annem, elini dizlerime yerleştiriyor.
"Baban, bizi sana emanet etti. Çünkü senin ilerde ne kadar güçlü bir adam olacağını biliyordu. Hadi beni, kendi anneni boşver.. Ya Ayşe? Onun rahat yaşamasını istemiyor musun?"
Derin bir nefes alıyorum.
"Sizi her şeyden çok seviyorum ben. Ama benden bunu yapmamı isteme."
Annem hayal kırıklığına uğruyor.
"Nino seni çok seviyor. Senden çok bir şey istemiyorum. Sadece gerçekleri gör artık. Babanın güvendiği Cemil ol."
Böyle konuşunca canım sıkılıyor.
"Nino dışarıda senin uyanmanı bekliyor. Kına gecesi de dağıldı zaten.."
Şuan umrumda olan en son şey sanırım kına gecesinin mahvolması..
"Ben onu çağırayım da konuşun.."
Sessiz kalıyorum. Annem kapıya doğru ilerliyor. Dışarı çıkmadan hemen önce bana dönüp,
"Baban, sana güveniyordu" diyor yeniden. Dişlerimi sıkıyorum.
Annem dışarı çıkıyor.
Yerimden biraz daha doğrulup, bacaklarımı sedyeden sarkıtıyorum. Koluma bağlı olan serumu söküyorum. Elimdeki beyaz sargı bezine bakıyorum. Sanırım dikiş attılar..
Birkaç dakika içinde kapı yeniden açılıyor ve Nino, sakin bir şekilde odaya giriyor.
Herhangi bir şey demiyorum. O da demiyor.
Gelip yanıma oturuyor.
"Nasılsın?"
"Tükenmiş."
Sessizliğe geri dönüyoruz. Nino, elini bacağıma yerleştiriyor.
"Sana böyle olmasına şaşırdım demeyeceğim. Şaşırmadım. O kızın seni zaten benim kadar sevemeyeceğini biliyordum. Böyle olacağını da.."
Çenemi sıkıntıyla sıvazlıyorum.
"Bunları sana yaşattığı için ondan tekrar nefret ettim. Ama belki de, her şeyin böyle olması gerekti.. Anlıyor musun? Benim seni iyileştirebilmem için bir şans doğmuş oldu."
"Beni kimse iyileştiremez Nino.."
Sargılı olmayan elimi tutuyor. Şaşırıyorum.
"Ben yapabilirim."
Dikkatle ona bakıyorum.
"Neden bunu yapıyorsun kendine Nino? Seni sevmeyen birine olan bu ısrar niye? Bak gençsin, güzelsin de.. Başka birileri ile olabilirsin. Benimle ne diye uğraşıyorsun?"
Nino alt dudağını kemiriyor. Geçmişinden bir kapıyı araladığımı fark ediyorum.
"Ailem ölmeden önce.. Yani, gerçek ailem. Gürcistan'da bir arkadaşım vardı. Anton.. Onun da masmavi gözleri vardı, seninkiler gibi."
Dikkatle onu dinliyorum. Daha önce Nino hiç eski hayatını anlatmamıştı.
"Anton, bana her şey olmuştu. Onun yanından hiç ayrılmazdım, başıma ne gelse benim yardımıma koşardı.." derken hafifçe tebessüm ediyor.
Sonra yüzü düşüyor.
"Sonra ailem ölünce, eniştem beni Türkiye'ye getirme kararı aldı. Anton'u o günden beri hiç görmedim."
Nino'nun söyledikleri kafamı karıştırıyor.
"Yani, sırf bu Anton ile gözlerimiz aynı renkte diye mi bu ısrar? Aslında o senin çocukluk aşkındı.."
Nino olumsuz anlamda başını sallıyor.
"Anton bana aşık değildi ki... Beni hep bir kardeş olarak görmüş, bunu söylemişti."
Yine de söyledikleri anlamlı gelmiyor. Nino bu halimi anlayıp, olaya açıklık getiriyor.
"Ben, Anton'a aşıktım. Çünkü bana ailemin göstermediği kadar sevgi göstermişti. Beni ben olduğum için seviyordu. Türkiye'ye gelirken bile ardımdan en çok o ağlamıştır hatta.."
Derin bir nefes alıp, toparlanıyor.
"O beni sevmedi. Ben ondan ayrılıp hiç bilmediğim bu memlekete geldim. Başka birine abi dedim, bir başkasına anne dedim.. Yine de kimsesizdim. Beni anlayan tek kişiyi de ardımda bırakıp gelmiştim. Taa ki, ben ayağımı burkup nehir kenarında ağlarken, senin bana yardım edişine kadar."
Anımsamaya çalışıyorum.
"Sen, köyde yabancı olmama rağmen canım acıdığı zaman koşarak gelip bana yardım ettin.. Belki hatırlamıyorsun bile.."
"Hatırlıyorum."
"İşte, o gün sen benim elimden tutup bana yardım ettiğinde, o mavi gözlerinde kendi evimi gördüm. O zaman anladım, sana aşık olacağımı.. Ve seni benden kim almaya kalkarsa kalksın, onunla savaşacağımı.."
Nino'nun takıntılı sevgisi karşısında ne diyeceğimi bile bilmiyorum. Ama yine de beni etkilemeyi başarıyor.
"Seni bırakıp gidenleri unut. Ben seni çok mutlu edeceğim. Hatta sana aşkımdan bir parça da verip, yeniden sevmeyi öğreteceğim."
"Nino-"
"Kaybedecek hiçbir şeyin yok Cemil. O kız seni umursamadan burada bıraktı."
Sessiz kalıyorum.
Nino pes edercesine sedyeden kalkıyor.
"Nino.."
"Efendim?"
Dudağımı dişliyorum.
"Evlenelim."
Nino gülümsüyor. Sonra gelip bana sarılıyor. Gözlerimi sıkıca kapatıyorum.
Aynı heyecanla hazırlıklara döneceğinden bahsedip, odadan ayrılıyor.
Elimdeki sargıya boş boş bakıyorum.
Nino'ya kimsenin beni iyileştiremeyeceğini söylemem aklıma geliyor. Ona yalan söylediğimi biliyorum. İyileşebilirim. Beni yaralayan şeyler, aynı zamanda beni iyileştirebilir.
Diğer elimi cebime atıyorum.
Bana kalan tek şey olan fuları cebimden çıkarıp, elime sarıyorum. Bunu yaparken çenem ağrıyacak şekilde kasılıyor.
Deli bir cesaretle fuların sarılı olduğu elimi yavaşça kaldırıyorum. Fulara sinmiş kokusunu içime çekerken, ruhum parça parça zemine dökülüyor.

Gece'nin MavisiWhere stories live. Discover now