"Bak sen Ceyda hanıma. Demek öyle. Demek kızlar erkeklerin peşinden koşuyor öyle mi? Hadi bir de bana senin de koştuğunu söyle de şuracıkta bayılayım."

"Aman, aman, aman. Benim Asuş Sultanım. Sence ben öyle birşey yapar mıyım? Ceydoş'una yakıştırabiliyor musun sen böyle birşeyi? Henüz gönlümün fatihini bulabilmiş değilim. Gelip gönlümü fethetmesini bekliyorum."

Ceyda annesinin gönlünü almak istemiş hemen ayaklanmış ve güzel yanaklarını öpücükle doldurmuş ve tekrar yerine geçmişti  ama son sözleriyle yine fırçadan kurtulamamıştı.

"Baksana Yusuf Bey şu edepsizlere. Utanmadan alay ediyorlar anneleriyle. Biri de daha gönlümün fatihini bekliyorum diyor utanmadan."

Asuman Hanım da onların oyununa ayak uydurmuş küsme numarası yapmıştı Pamir ve Ceyda'ya.

"İlahi Asuman Hanım. Görmüyor musun şaka yapıyorlar sana. Senin suratının aldığı şekli gördükçe daha çok üstüne geliyorlar. Takılma sen çocuklara."

Yusuf bey karısının da onların oyununa katıldığını anlamıştı onun göz kırpmasıyla ama ses etmemişti.

Pamir ve Ceyda ikisi aynı anda masadan kalkıp annelerinin yanında bittiler.

"Oy oy oy. Benim Asuşum alınmış mı? Yerim seni ben."

Ceyda annesinin yanaklarını sıkıp gönlünü almaya çalışıyordu.

"Asuman Sultan. Alındın mı sen? Takılıyoruz sana. Şakalaşmayı bile özlemişim hakikaten. Tadını da çıkarttırmıyorsun." diyen Pamir'e döndü annesi.

"Ayyyy. Şunların suratlarına bak Yusuf Bey."
Asuman Hanım bir yandan gülüyor bir yandan da gülmeyle karışık konuşmaya devam ediyordu.

"Yaa. Nasıl oluyormuş Ceyda hanım, Pamir bey anneyle alay etmek. Hep siz mi şaka yapacaksınız?"

Asuman hanımın kahkahalarına eşlik ettiler hep birlikte. Pamir gerçekten de çok özlemişti bu anları. Şu toplantı için ailesini de çok ihmal etmişti biliyordu. Toplantı güzel bir şekilde sonlansın hepsinin acısını çıkaracaktı. Ailesiyle bol bol vakit geçirecek ve en kısa zamanda özlediği günlere geri dönecekti.

                           ⭐⭐⭐⭐⭐

  Pamir yine çalışma odasına girmişti ama bu kez çalışmak için değildi. Zaten çok da birşey kalmamıştı. Her şey hazır sayılırdı. Son bir kaç dokunuş kalmıştı sunumda. Onu da hallederdi. Bugün mezarlıkta yine kötü olmuştu. Biraz düşünmeye daha doğrusu dinlenmeye ihtiyacı vardı. Onun için girmişti çalışma odasına. Ama Sibel teyzesinin, Mehmet amcasının mezarlarını ziyaret etmek onu her sene olduğu gibi yine kötü etkilemişti. Tabi en önemlisi de küçük köstebeğinin mezarını ziyaret etmek onu çok daha derinden etkilemişti. Çok özlemişti o günleri. Köstebeğinin de hayattan kopup gittiğini, bir melek olup cennete kavuştuğunu düşündükçe aklı havsalası almıyordu bir türlü. Konduramıyordu köstebeğine ölümü. Onu bırakıp gitmiş olduğunu düşünmek bile deliye döndermişti yıllar öncesi küçük Pamir'i.

İnatla "Pamiyyy" derdi tatlı cadı. Oysa ki çok iyi biliyordu bunu bilerek söylediğini Pamir. Masasının çekmecesini açıp küçük pembe bir toka çıkardı genç adam. Baktı da baktı tokaya. O gün... O felaket geceden hepi topu bir kaç saat önce vermişti küçük köstebeği ona bu tokayı. Son sözleri aklına hücum edince acı bir tebessüm belirdi dudaklarında.

"Madem çok uzaklara gideceksiniz, o halde sen de bu tokayı al ve buna baktıkça beni unutma olur mu? Ben de seni özledikçe köstebeğime sarılırım."

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now