3- Majör, Depresif ve Sefil

6K 478 334
                                    


"Ben bittim." İri bedenimi gürültüyle sandalyeye bıraktığımda fakültenin alt katında olan kafedeki herkes bana bize bakmıştı.

"Bunu uzun zaman önce fark etmen gerekirdi." Sehun kıkırdayıp bilmem ne aromalı bilmem ne kahvesini içerken uzamaya başlayan saçlarımı birbirine katmıştım. "Bu sefer ne oldu Chanie?"

"Profesör rehabilitasyon merkezine gitmem ve orada çalışanlardan birinin önereceği birini bütün gün incelememi ve izlenimlerimi psikolojik bir edebi metne dönüştürmemi istedi."

"Merhaba Chanyeol. Sen edebiyat okuyorsun ve böyle şeyler yapman gayet normal. Ben profesöre gidip 'Hocam çizmemizi söylediğiniz model çok çirkin bütün hevesim kaçıyor' diyor muyum?"

"Aynı şey mi sanki? Bana kesin aklını kaçırmış birini önerecekler ve ben de arkama bile bakmadan kaçacağım ardından yine F alacağım."

"Rehabilitasyon gören her insan illa ki ruh hastası olacak diye bir şey yok Chanyeol. Rehabilitasyon merkezlerinde neler yapıldığını araştır bence gitmeden. Orada sağlık problemi olan gençler ve eklem ağrıları olan yaşlılar da var."

"Bak Hunie, nasıl ki eklem ağrıları olan yaşlı birinii çizmek senin için ne kadar kötü bir olaysa benim için de öyle birini incelemek aynı şey tamam mı?"

"Dur bir saniye buna verecek cevap bulamadım ve bu yüzden havalı çocuk kalkışımı yapıp camın kenarında oturan kıza kurabiye ısmarlamaya gideyim. Bakarsın birisi yaşlı bir teyze incelerken ben ise kurabiye yiyen güzel bir kız resmederim."

"Şerefsiz olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Kira günü de aynı şeyi söylesene bir, en çok o zamanlar böyle şeyleri duymayı seviyorum." 

Bana dil çıkarıp tuhaf ifadeler yaparken yüzünü diğer insanlara döner dönmez aniden değişmiş, soğuk ve yakışıklı Sehun'a dönüşmüştü. 

Bu çocuğun kesinlikle sorunları vardı. Birisi Sehun'un evdeki hallerini çekip okulun sitesine yüklese kesinlikle okuldan kendi isteğiyle ayrılırdı. 

Biz neden mi bunu yapmıyorduk? 

'Evde Rilakkumalı boxerla dolaşan Oh Sehun'un yakın arkadaşları' sıfatını elde edip rezil olmamak için tabii ki de.

"Asıl seni inceleyip metne dökmem gerekiyor." Masanın üzerine yayılmış kitapları toplayıp elimde kahvemle birlikte kalkıp bir an önce şu işi halletmek üzere kendimi okuldan dışarı atmıştım. Yorucu bir gün olacağından daha şimdiden emindim.

"Hey Baek. Yine modayı katletmişsin." Merdivenlerin başında karşılaştığım Baekhyun'un üzerinde gördüğüm boğazlı kazağı işaret ettiğimde gözlerini devirmişti.

"Hazır okuldan gidiyorken bu dünyadan da gitmeye ne dersin? Karşı caddedeki arabalar çok hızlı geçiyor diyorlar. Altında kalmayı densene bir."

"Espri anlayışında en az üstündeki kazak kadar boktan."

"Kyungsoo'ya kazağına boktan dediğini iletirim." Omuz silkip binadan içeri girdiğinde düşünmüştüm.

Gerçekten söylemezdi değil mi?

Çünkü en son aldığı siyah tshirtle 'Yine mi siyah tsirt aldın' diye dalga geçtiğim sırada 'Bu siyah değil oniks siyahı'" diye bağırarak yüzüme çatal fırlatmıştı.

Üzerimden geçen ürpertiye engel olamayarak sanki arkamdan Kyungsoo kovalıyormuşçasına hızlı adımlarla otobüs durağına ilerlemiştim. En azından fazla bir yolumun olmaması bugüne dair olan tek şans belirtisiydi.

The DaltonsWhere stories live. Discover now