Nefret

1.6K 123 7
                                    

Toprak'ın Ağzından

Şu bir haftadır  mutluluktan ağzımı kapatmayacak hâle gelmiştim, Deniz'e bakmak bile beni derinden mutlu ediyordu. Bu kadar mutlu olmayı garipsemiyordum bile, sadece onunla olan anlarımın daha çok kıymetini bilmek istercesine hareket ediyordum. Aptal âşık gibi hareket ediyordum biliyorum, ama ne yapayım ben zaten aptal bir âşık değil miydim? Ahhh Deniz ahhh. Benim gibi bir adamı nasıl kendine âşık ettin? Sırf bu yüzden bile ona tekrardan  âşık olabilirdim. Bir anda dikkatimi çeken bişi oldu, daha öncesinde gerçek annemin arkadaşıyla buluşmuştum, o adam şimdi burada oturmuş kahve içiyordu. Tesadüf olduğunu düşünerek yanına gittim. Beni görünce yüzüne samimi bir gülümseme taktı.

"Hoşgeldiniz." dedim bende gülümseyerek ardından bende masaya oturdum.

"Hoşbuldum oğlum." dedi babacan bir tavırla. O anda içimde anlayamadığım bir kıpırtı oldu. Bu zamana kadar gerçek babamdan bile böylesine sıcak bir tavır görememiştim. Sanırım bu dünyada ki en büyük kaybedişim bu olmalıydı. Ama bunu belli etmek istemiyordum, şuan ki yaşadığım duyguyu gizlemek istercesine konuştum.

"Ben bu cafenin sahibiyim, buraya gelmeniz büyük şans." dedim gözlerini kısarak konuşmaya başladı.

"Biliyorum oğlum, zaten seninle konuşmak için buraya geldim." buna şaşırmıştım, burada çalıştığımı söylememiştim nereden biliyordu ki? Bunun üzerinde durmadan konuya devam ettim.

"Benimle neden konuşmak istediniz, yine annemle mi ilgili?" bunu diyince buruk bir tebessüm takındı. Böyle yapmasının sebebini alamamıştım, oysa bir önceki konuşmamızda annem hakkında konuşurken, gözlerinde saf bir heyecan vardı. Usulca kafasını salladı, sanırım bu defa söyleyecekleri pekte güzel şeyler olmayacaktı. Merakla ona bakmaya başladım, bu tavırları beni bir hâyli meraklandırmıştı.

"Sizi dinliyorum." dedim konuşmasına yol vermek amacıyla, düşünceli bir tavırla kafasını kaşımaya başladı, söyleyecek oldukları onu zorluyor gibiydi.

"Bunu sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum, bu olanlar benim içinde çok zor en az senin kadar bende masumum." bu dedikleri beni iyice meraklandırmaya başlamıştı, yine duyacaklarımın yoğunluğu beni korkutuyordu. Yine bir sırrı kaldırabileceğimi sanmıyordum.

"Uzatmayın isterseniz, anlatın artık." dedim sesimdeki endişeyi gizleyemeyerek. Zorda olsa konuşmaya başlamıştı.

"Üniversitede annenle aynı bölümdeydik, sana daha öncede söylemiştim, annen çok dikkat çeken biriydi, diğerlerinin olduğu gibi benimde ilgimi bir hâyli çekiyordu." derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.

"Bir gün annenin yakın bir arkadaşından, annenin de benden hoşlandığını öğrendim. Ve bu beni onun büyüsüne daha çok kapılmaya itti ve nasıl olduğunu bile anlayamadan sevgili olduk. Bu dünyada en zor rastlanılan şey, iki kişininde karşılıklı bir şekilde âşık olmalarıdır. Biz bunu başarmıştık. Annen bana âşık, ben annenden daha âşık. Ama öncesinde de demiştim, annene tek âşık olan ben değildim. O sıralarda biri vardı, annene köpek gibi âşık, hatta belkide benden bile daha çok. O adam hep beni korkutmuştu, sevgisiyle anneni elimden alacak diye. Ve korktuğum başıma geldi, annen beni bıraktı ve o adamla beraber oldu. O ikisini görmek canımı fazlasıyla acıttığı için, başka bir üniversiteye geçiş yaptım. Başka bir kadınla evlendim, asla annen gibi olmadı, sadece unutmak için evlendim, ama unutmayıda başaramadım. Annenle ayrıldıktan 3 yıl sonra trafik kazası geçirdiğini ve kazadan kurtulamadığını öğrendim. Bu acıyı tahmin bile edemezsin, asla sana âit olmayan birinin ölmesine alışmak. Zordu hemde fazlasıyla." bunları anlatırken çok fazla zorlandığı belliydi derin bir nefes alıp, biraz dinlendi. Bense konuşamıyordum bile, bu anlattıkları cidden kolay şeyler değildi ve annemin gittiği adamın babam olduğunu anlamak hiçte zor değildi. Şuanda anneme mi, babama mı kızmam gerekiyor hiç kestiremiyordum. Kendini biraz toparladıktan sonra konuşmasına devam etti.

Kahve PrensiWhere stories live. Discover now