Evden kaçtım.!

3.4K 264 16
                                    


Hatay'a dönmekle iyi mi ettim bilmiyorum ama İstanbulda da daha fazla kalamazdım. Melis'in dediği lafı hatırladıkça gözlerim doluyor. Basit bir kız lafı kadar ağır birşey yok bence..

Şu zamana kadar hiç bir erkekle doğru düzgün sohbet etmemişimdir ama o gün Atakan denilen pislikle nefesini hissedeceğim kadar yakındık. Bunları aklıma getirmemeliyim. Anneme moralimin bozuk olduğunu belli etmemeye çalışarak zile bastım. Biraz bekledikten sonra kapıyı annem açtı. Beni görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Bende bütün hislerimi bir kenara atarak anneme sarıldım. Onun kokusu beni yeterince rahatlatmıştı. İçeri girmeye korkuyordum. O sırada babam anneme bağırdı. "Kim gelmiş?" dediğinde annemle kısa süreli bakıştık. Annem ; "Arya" dediğinde içeri girdim. Yavaşça salona ilerledim. Babamla karşılaşmaktan korkuyordum. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve içeri girdim...

Babamın attığı tokatla biraz sarsıldım. Benim içeri girmemi bekliyormuş. Yediğim tokadın etkisiyle biraz kendime gelemedim. Ama yinede babamın gözlerine bakarak "Teşekkürler baba , bende iyiyim" dedim. Yanından giderken saçımdan tutup beni kendine doğru çekti. Evet iyi bir dayak beni bekliyordu. "Baba yapma" diye yalvarmaya başladım ama beni dinlemeyeceğini biliyordum. Babamın beni hızla çekmesi sonucunda yere düştüm. "Anne"diye ağlamaya başladım. Normalde babamla kavgalarımıza karışmazdı ama bugün babamı sakinleştirmeye çalıştı ve benide elinden kurtardı. Koşarak odama gittim ve kapımı kitledim.

Yere eğilerek ağlamaya başladım. Yirmi yaşında olmama rağmen neden hâlâ dayak yiyorum babamdan? Neden çocuk gibi görüyor?

Yatağıma uzanarak sessizce ağlamaya başladım. Annem kapıyı tıkladı. "Arya kızım kapıyı aç" dediğinde babamın bağırışını duyuyordum. "Hep bu kızı sen şımartıyorsun. Bırakta aklı başına gelsin" dediğinde ağlamaya devam ettim

Ayağa kalkarak kapıyı açtım , sonra tekrardan yatağıma yattım. Annemde yanıma oturarak saçlarımı okşamaya başladı. "İyi misin? Gezin nasıldı?"diye sordu.

"Hayır anne hiç istemediğim şeylerle karşılaştım"

"Melis yanında değil miydi?"

"Anne , o sürtükten bir daha bahsetme bana" dediğimde şaşırdığı yüzünden belli oluyordu. Bana yaptıklarını anlattığımda annem derin bir iç çekti. Başıma öpücük kondurarak "Kimseye güvenme güzel kızım" deyip yanımdan ayrıldı.

Sakin bir şekilde babamın yanına giderek "Özür dilerim" dedim. Ama tepkisizdi. Yüzüme bakmadı. Gözlerini bile kırpmadı. O bana sıcacık olan kucağını açsa her şeyi unutur yine gidip sarılırdım babama.

Bir hafta geçti. Ama babam dönüp bana bakmıyor bile. Her seferinde gidip özür diliyorum ya odadan çıkıyor ya da kanalları değiştirmeye başlıyor. Umursamaması benim canımı acıtıyor. Babama sarılmışlığım bile yok. Mutfakta bulaşıkları yıkarken birden telefonum çaldı. Köpüklü ellerimle telefonu açtım. "Alo Arya Kara ile mi görüşüyoruz?"

"Evet benim siz kimsiniz?"

"Ben Kore'ye dans eğitimi almak için başvuru yaptığınız yerden arıyorum. Başvurunuz kabul edilmiştir. En kısa zamanda Kore'ye gitmelisiniz" dedi.

Teşekkür edip telefonu kapattım. O an yerimde zıplayarak çığlık attım. İçerden annem gelip "Ne oldu?"diye sordu.

Gülerek "Koreye gidiyorum" dedim. O an annemin yüzü buz gibi kesildi. Bu durumdan hoşlanmış gibi durmuyordu.

"Anne lütfen izin verin. Hayallerim için. En kısa zamanda gitmeliyim lütfen" dedim.

Babam konuştuklarımızı duymuş olmalı ki hızlıca mutfağa geldi. "Ne dedin sen?" diye sorduğunda tehlike kokuları alıyordum.

"Lütfen izin ver"dedim. Aslında hiç olmayacak bir şeyi istedim babamdan. Bana sadece güldü. Bu ne demek oluyordu? İyice aklım karıştı. Ne yapacaktım ben. Odama gittim ardından kapı bir an kapandı ve kilitlendi. Kapının arasındaki babamın ağzından şu kelimler dökülürken ben gözyaşlarımı tutamadım.

"Koreymiş, rüyanda mı gördün? O kalın kafan anlamayacak hiçbir zaman değil mi? Hiç mi düşünmüyorsun ulan babam izin verir mi? diye. İstanbul'a bile izin vermeyen ben seni elin ülkesine salacağım öyle mi? Çok beklersin."

Günler geçmek bilmiyor , benim bir yol bulup burdan kaçmam lazım diye düşünürken aklıma pasaportum geldi. Onu bulursam valize bile gerek görmeden evden kaçacağım. Çekmeceleri araştırmaya başladım. Sonunda dolabın altında buldum. Sırt çantama biraz giyecek koydum. Sonra annemi çağırdım.

"Anne lavaboya gitmeliyim kapıyı açar mısın?"diye sordum. O da gelip açtı ve mutfağa gitti. Bende babamın cüzdanına baktım içindeki bütün nakit paraları aldım ve bir tanede kredi kartı. Kartından para çekecektim. Hızlıca odama giderek çantayı da alıp pencereden aşağı sallandım. İkinci kattaki pencerenin demirine basarak yavaş yavaş eğildim. Bir ara dengemi kaybetsemde hızlıca kendimi toparladım. Demirden tutup birinci kata kadar indim. Birinci kata geldiğimde yere atladım. Ayağım biraz ağrısa da önemsemiyordum. Koşarak evden uzaklaştım. Telefonumu kapattım ve bir bankamatiğe gittim. Bugün babamın maaş alma günü olduğu için maaşını ben çektim. Ordanda taksiye binerek havaalanına gittim.

Bilet almam gerekiyodu. En kısa zamandaki uçak 2 saat sonraymış. Orda durup uçağı bekledim. Eğer yokluğumu iki saatten önce farketseler ilk gelecekleri yer havaalanı olur. Bir an önce zamanın geçmesini bekliyordum. Gerçekten cok yorgundum ve uyumak istiyordum. İki saat boyunca havaalanında bekledim. Sonunda uçak geldi. Bir yandan mutlu olan ben diğer yandan mutsuz. İyi biri olup geri döneceğim ve babama bunu göstereceğim

Hoşçakal Hatay!



unrequited love::pjmTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang