20. Bölüm "Kriz"

2.2K 160 8
                                    

2. SEZONUN 6. BÖLÜMÜDÜR.

Kirli ruhlarla beslenen bu kale pek çok krala ev sahipliği yapmıştır eminim. Nice kraliçeler. Prensler. Onların eşleri. Ama hiçbiri, hiçbiri böyle bir olaya ev sahipliği yapmamıştır. Yapacaktım. İçimdeki bu yük beni altında ezmeye başlamıştı. Altında her geçen gün daha da çırpınıyor, kendimi harap ediyordum. Rüyalarım celladım oluyor. Gece üzerimde Azrail'in soluğunu boynumun girintisinde hissediyordum. Ben, en güzel kumaşları üzerimde misafir eden, kimsede olmayan servete sahip, kimsenin söndüremeyeceği ve solduramayacağı masumiyete sahip Prenses Eveline. Artık bunların hiç bir önemi yoktu. Masumluktan çok uzaktım artık. Batsın adımın önündeki beni yücelten sıfatlar. Batsın mücevherlerle bezenmiş paha biçilemeyen kaftanlar. Batsın güç. Hırs. Ben canımı kaybettikten sonra bunların hiç bir önemi yoktu. Kral Gerard'a söyleyecektim. Sonu neye varırsa varsın. Neye çıkarsa çıksın. Ölecek miyim? Varsın böyle bir ölüm olsun. En azından vicdan azabıyla kıvranmayacaktım her geçen gün.

''Kral'a geldiğimi haber verin.'' dedim kalp atışlarım aniden hızlanırken. Umrumda olan tek şey Aerion'du. Onu asla arkasından vuramazdım. O benim bu dünyadaki güneşimdi. Her şafakta kalkmayacaktım artık, savaş günü Aerion'u buradan kaçırmak üzere plan kurmak için.

''Kralımız sizi bekliyor prensesim.'' dedi hizmetkar, elini geçmem için uzatarak. Odaya adımımı attığım an, bu yolun geri dönüşünün olmadığını biliyordum. Adımlarımı artık ben kontrol etmiyordum. Kendi kendine içeri girip kralın önünde durdu. Eğilip kralı selamladım. Aerion... O da oradaydı. Karşımda tüm yakışıklılığı ve asilliği ile o güzel gözlerinin derinliklerinden bana bakıyordu.

''Hoş geldin Eveline. Bir sorun yoktur umarım.'' dedi kral. Tek kaşını soru sorarcasına kaldırarak. Ak kaşları havada kaldı ve yılların yaşlandırsa da çirkinleştiremediği yüzünde bir tebessüm belirdi. O anda dilim kilitlendi. Boğazım düğümlendi, vücudum hissizleşti. Gözlerim acıyla kısıldı. Ağlamamalıydım. Ne olacaksa olacaktı. Şu anda vücudumda kalan gücümün kırıntılarını gözlerimde toplayıp göz yaşlarımı kestim. Cevap vermeyişim onları daha da meraklandırırken nereden başlayacağımı bilemeyerek araladım içindeki zehiri akıtacak olan dudaklarımı.

''Ben... size bir şey anlatmak için geldim.'' dedim. Sesim beklediğimin aksine sakin ve duygusuz çıkmıştı. Kral tüm dikkatini buraya yönlendirmek için elindeki şarap kadehini masaya bıraktı ve yarı dönük vücudunu tam olarak bana yöneltti. Aerion' da öyle.

''Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama-'' dediğimde kapının açılmasıyla cümlem yarıda kesildi. Odaya David'in girmesiyle göğsüm daha çok gerildi. Bu adam zaten baştan beri beni sevmiyordu. Burada onun haklı olduğunu kanıtlayacak olmayı istemiyordum. Ama onun gelmesi bir şeyi değiştirmezdi.

''Gel otur David.'' dedi Kral Gerard, David'i koltuğa yönlendirirken. ''Evet Eveline nerede kalmıştık.'' dedi kral sonunda tekrar bana dönerek.

''Ben, diyecektim ki...'' dedim gözlerim dolarak. Oysa bu an için aynanın karşısında alıştırma yapmıştım bir çok kez. Gözlerimi donuk sesimi duygudan yoksun hazırlamıştım. Ama burada öyle olmuyordu. Göz yaşlarımın beni engellemesine izin vermeden devam ettim.

''Ben buraya barış için gelmedim.'' dedim ağlarken. Tek seferde söyleyememiştim. Her bir kelime için nefes almak zorunda kalmıştım. Göz yaşlarım sicim sicim boşalırken bileklerimle onları silmeye çalıştım. Buz kesilen ellerim titreyen kalbim ve yerle buluşmaya hazırlanan dizlerimi biraz daha zorladım gücümün kırıntılarıyla.

''Ne demek bu?'' dedi Aerion. Kralsa sakin bir şekilde devam etmemi bekliyordu. David ise neden bahsettiğimi anlamaya çalışıyordu.

''Ben bir casusum kralım.'' dedim boğazımdaki düğüm yerini acı veren bir zehire bırakırken. Yüzüm göz yaşlarımla yıkanmıştı. ''Babamın planıydı. Siz bize barış teklif ettiğinizde, babam beni Aerion ile evlendirmek istedi. Bu şekilde kimse kuşkulanmayacaktı. Buraya gelip, güveninizi kazanıp...'' sessiz ağlamalarım hıçkırıklara dönüşürken bedenimi biraz daha ayakta kalması için zorluyordum.

Büyük FedakarlıkWhere stories live. Discover now