11. Bölüm "Kimliksiz Adam"

3.6K 229 4
                                    

Genç prenses ailesinden böyle bir saldırıyı beklemiyordu. Onu öldürmeye çalışan kız hızlıca odadan çıkarken prenses artık odada kral ile yalnızdı.
"Anlamıyorum." dedi acı içinde.
"Neden?" dedi ardından. Bir türlü anlam veremiyordu. Ailesinin bundan ne çıkarı olabilirdi ki?
"Eveline ne demek istiyorsun bir şey anlayamıyorum."
"Neden böyle bir oyun hazırladın?" dedi donuk sesle.
"Neden bahsediyorsun bilmiyorum bile."

"Bu kızı siz gönderdiniz!" diye bağırdı Eveline. Kralın anlamamazlıktan gelmesi genç kızı daha da sinir ediyordu.
"Ne! Sen iyice delirdin. Ne dediğinin farkındasındır umarım." desede gözleri kralı çoktan ele vermişti. Ardından odaya Leona giriverdi.
"Ne oluyor burada?" dedi Leona hayretle. Odaya sessizlik çökmüştü. Sanki herkes dilini yutmuştu. Kral zaman kazanmaya çalışıyordu ama bu görüldüğü kadar da kolay değildi.

'' David'in tuzaklarından biri.'' dedi kral öfkeyle solurken. Rol yeteneği herkesi hayran bırakıyordu. Ama ne yazık ki kimseyi kandıramamıştı.

''Peki sen ne arıyorsun burada?'' dedi Leona. Zekice bir soruydu ve bu kralı düşünmeye itti. Çığlıkları duydum dese Eveline çığlık atmamıştı ki. Üstelik içeri kılıcıyla dalmıştı.

''Yeter. Buradan hemen gidiyorum. Aileme bile güvenemem artık. Sizden böyle bir şey beklemezdim kralım. Fakat görüyorum ki hırsınız duygularınızı da ele geçirmiş. Yazık..'' Eveline bu sözleri söyler söylemez odadan hızlıca çıktı. O adamı bulması gerekiyordu. Bu saldırıyı ona haber veren kişi kimdi? Üstelik söyler söylemez hızlıca gitmişti. Ve nereden öğrenmişti? Eveline o adamı ilk defa görüyordu. Hızlıca bahçeye çıktı ve koşmaya başladı. Çardağın yanından geçti ve kalenin çıkışına doğru koşmaya başladı. O sırada seyis ve o adamı gördü. Atlardan birine binip gidecekti.

''Hey! Dur!'' diye bağırdı prenses. Adam ve seyis onu fark edince konuşmalarını kestiler ama adam beklemeyip hızlı bir şekilde ata bindi ve iki bacağını da ata vurdu. At kişneyerek koşmaya başladı son sürat. Seyis olanlara anlam veremese de bu sırada Eveline seyisin yanına varmıştı.

''Çabuk birini çöz şunların.'' dedi prenses seyise. Seyis bir kaç saniye prensese aval aval baksada hemen siyah bir atı çözmeye başladı. Eveline'nın binici kıyafeti yoktu zaten bunu önemsemiyordu o adama yetişmeliydi. Prenses ata çıkmak için seyisin yardımını almadan elbisesini dizlerinde toplayıp ata atladı ve arkasına bile bakmadan sürmeye başladı. Arka girişten çıktıkları için prensesi ıssız bir orman karşılamıştı. Dört adım genişliğinde otların seyreldiği insanlar tarafından oluşturulmuş patika yolda hızlı bir şekilde ilerliyordu ama adam ortalarda yoktu. Üstelik uzun gövdeli ve yaşlı ağaçlar gökyüzünü dallarıyla yeşile boyuyordu. Prenses korkmaya başlamıştı. Yanında silah namına hiç bir şey yoktu. Üstelik iyice ormanın derinlerine gelmişti. Atını durdurdu ve kalın gövdeli bir ağaca gevşekçe bağladı.

Korkak ve küçük adımlarla ilerlemeye başladı. Durmadan sağına soluna dönüp etrafı kontrol ediyordu ve tek duyduğu şey çıkacakmış gibi atan kalbiydi. Belki bu David'in bir tuzağıydı? Onu peşine takmasını istemişti. Elini anlına vururken ne kadar aptal olduğunu geçirdi içinden. Bir kaç adım attı. Ve hemen arkasında birinin soluduğunu duydu. Elini kaldırıp arkasındaki kişiye vurmaya yeltendi ama güçlü kollar onu durdurdu. Hemen ardından diğer eliyle arkasını dönüp harekete geçti fakat adam o elini de tuttu. Prensesle aralarında iki parmak ya var ya yoktu. Prenses ellerini çekmek için zorlasa da adam onu hiç güç kullanmadan zapt ediyordu. Bu onun peşine düştüğü adamdı. Şimdi daha yakından görebiliyordu. Sarıya dönük kahverengi gözleri vardı. Altın sarısı çenesinde biten saçları ve bembeyaz teniyle oldukça dikkat çekiyordu. Yakışıklı kelimesi onun için yapılmıştı sanki.

Büyük FedakarlıkWhere stories live. Discover now