17. Bölüm "Lanetli Anılar"

2.5K 170 3
                                    

Tekrar Merhaba. Yabancı bir dizinin videosunu yükledim. Belki bazılarınız biliyordur diziyi. Bu videoda hikayemle örtüşen yerler olduğu için bunu bazı sahnelerin birleşimi gibi de düşünebiliriz. İzlerseniz sevinirim. İyi okumalar..

2. SEZONUN 3. BÖLÜMÜDÜR

*Savaştan kaçınmak mümkün değildir, sadece düşmandan üstün olana kadar erteleriz. -Niccolo Machiavelli

Kıyamet günü esen rüzgar. Yağan yağmur, çakan şimşek, kopan fırtına ne denli güçlü olacaksa, savaş günü de prensesin duyguları o denli zapt edilemez olacaktı. Masum prenses o gün soğuk kanlılığını koruyabileceğini sanıyordu. Lively'leri umursamayacağını düşünüyordu. Keşke her şey onun düşündüğü gibi gidecek olsaydı. Savaş yaklaşmıştı. Kış çoktan gelmişti. Babasının Lively Kalesi'nden gidişinin üzerinden tam bir ay geçmişti. Babası sık sık prensese mektup yazmıştı. Zaman daraldıkça kalenin soğuk duvarları prensesin üstüne geliyor ve daha da bunalmasına yol açıyordu. Fakat hala bir seçim şansı vardı.

Lively'leri seçebilirdi. Onlara saldırı planını anlatabilirdi. Fakat bu sefer Kral Gerrard hiddetle karar verip Smirnow'lara savaş ilan edebilirdi. Hem olacakları da düşünmemek elde değildi. Belki prensesi esir alırlardı ve karşı krallıkla pazarlık yapmak isterlerdi. Belki Smirnow'lar yenilirdi. Herkes ölürdü. Bu sonucun daha vahim olduğunu düşünen prensesin yüreğine ok saplanmıştı. Böyle devam ederse de Lively soyundaki herkes ölecekti.

''Prens nerede?''

''Prensimiz erkenden gittiler prensesim.''

''Bu havada nereye gitti?'' dedi prenses köleye.

''Bilmiyorum prensesim.'' Prenses gittikçe meraklanıyordu. Hemen koşturarak Mary'nin yanına gitti. Aceleyle içeri girdi.

''Bağışla Mary. Fakat Aerion yok. Sabah erkenden çıkmış. Kimse nerede olduğunu bilmiyor. Havadaki şu sise bakar mısın? Bu havada nereye gidebilir!?'' dedi prenses endişeyle.

''Gidebileceği tek bir yer var Eveline. Bunu tahmin etmek güç değil.'' dedi Mary yüzünde buruk bir gülümsemeyle. Eveline biraz düşündü. Ve o an hatırladı.

''Ne taraftan gidebilirim?''

''Şehrin çıkışında. Batıda.'' Prenses aceleyle odasına koşturdu.

''Chelsea. Pelerinimi getir!'' diye emretti prenses.

''Bağışlayın prensesim. Nereye gidiyorsunuz?''

''Şehrin çıkışına. Çabuk ol.'' dedi prenses odanın bir köşesinden öbür köşesine yürürken.

''Biliyorum haddim değil fakat gitmemeniz gerek prensesim. Başınıza ne geleceği belli olmaz.''

''Dediği yap ver şu pelerini Chelsea!'' dedi prenses pelerini kölesinin elinden alırken.

''Prensesim Jasper'a haber vermeliyiz.''

''Hayır. Tek başıma gitmem gerek.'' diyerek yine koştura koştura aşağı indi prenses. Gizlice atına atladı ve kaleden çıktı. Şövalyelerini atlatmıştı. Artık peşinde kimse yoktu. Fakat bu sis içinde at sürmek oldukça zordu. Bir metre ötesini görülmüyordu. Tam o sırada üç şey oldu.

Prensesim yüzünün bir kaç santim ötesinden bir ok geçti. Ardından dallardaki kuşlar yüksek sesle kanat çırparak uçuşmaya başladı. Ve prensesin atı ani bir şekilde şaha kalktı. Afallayan prenses etrafına bakındı fakat hiç bir yeri göremiyordu.

Büyük FedakarlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin