Birbirini tanımayan insanlar olarak aynı masada oturmak tuhaf geldiğinden sohbet etmeye karar verdim. Kaan'a doğru eğilip, "Ne okuyorsun?" diye sordum.

"Burak da ben de Bilgisayar Mühendisliği dördüncü sınıftayız. Sen?"

"İç Mimarlık birinci sınıf."

Hatırladığını belirtir şekilde başını salladı. "Doğru, az önce arkadaşın söylemişti." diyerek elindeki telefonu masaya bırakıp dikkatini bana verdi. "Sizinle aynı üniversitedeymişiz. Burak'la da biz yurttan oda arkadaşıyız."

"Biz de Derya ile oda arkadaşı olacağız. Bu hafta onun yanına taşınacağım inşallah."

"İyiymiş." diyerek başını salladığında, Derya'nın benimle göz göze gelmeye çalıştığını fark ettim. Aklından geçeni tahmin ettiğimden, kaçınmak için bakışlarımı dans pistine çevirdim.

Burak bize döndü, "Bira almaya gidiyorum. İçersiniz değil mi?"

İkimiz de başımızı evet anlamında sallarken, "Ben de seninle geleyim." diyerek Burak'ın peşi sıra kalktım. Annemin yıllarca ezberlettiği uyarıları tutmanın tam zamanıydı.

İnsan selinin arasından bara doğru yürürken, "Ben alırdım, sen niye geldin ki?" diye seslendi duyacağım şekilde.

"Yardım etmek istedim." dediğimde annemin uyarılarının kulaklarımda çınladığını söyleyemezdim. Burak aklımdakini okumuş gibi, mavi gözlerini çevreleyen kaşlarını muzipçe kaldırıp, "Emin misin, tek sebep o mu?" diye kahkaha atarak sorduğunda, nedense utandım.

Karşımdaki fırlamaya alay konusu olmayacaktım. O yüzden hızlıca ekledim. "Derya'ya bir bira sözüm var. Geç bir doğum günü hediyesi."

Muzip gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı. "Biz de ona güzel bir gece yaşatalım o zaman."

"Aklından bile geçirme Burak." dediğimde kaşlarım çatıldı.

"Kızım fesatlaşma, öyle anlamda söylemedim. Rica ederim, iyi aile terbiyesi görmüş biri var karşında." diyerek kırılmış gibi kalbini tutup göz kırptı.

Fırlamaydı, komik çocuktu ve kabul etmeliyim ki son derece yakışıklıydı. Şu anda neşeli pırıltılar saçan mavi gözleri muzipti ve samimi bakıyordu. Olumsuz bir elektrik almadığımda dayanamayıp gülümsedim, "Öyle olsa iyi olur. Yoksa iki elim yakana yapışır bilesin."

Ellerimizde şişelerle masaya döndüğümüzde Derya'nın gülümsemesi genişledi. Yerimize oturup, "Doğum günün kutlu olsun Deryacığım." diyerek şişemin ağzını onunkine tokuşturduğumda Burak ve Kaan da bize katıldı.

"Teşekkür ederim. Evet artık yirmiye bir var."

Kaan oradan atıldı, "İnan bana Derya, seneler önce ben de yirmi olacağım günleri sayıyordum, şimdi de o yıllara dönmek için neler vermezdim diyorum. Yirmi ikiyim ama kırk yaşında hissediyorum, tükendim gerçekten."

Burak, Kaan'ın önündeki şişeyi arkadaşının ağzına doğru kaldırıp, "Oğlum kafanı kıracağım ha! Çık şu melankoliden. Sen dik bakayım şu birayı kafaya. Gevşe oğlum, gevşe." dediğinde Kaan ister istemez içmek zorunda kaldı.

"Tamam bırak abicim beni." diye arkadaşını ittiği elinin tersiyle çenesinden akan birayı sildi. Derya'ya baktığımda benim aksime olayı komik bulup güldüğünü gördüm.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin