Rogers And Stark / Yirmi İki

Start from the beginning
                                    

Genç Stark bir kez bile gözünü kırpmadı, acımsı bir tat bırakan yakıcı his hala sol gözündeydi ama o dinlemeye devam ediyordu.

"Baban, Tony, benim bu zamana kadar ki en iyi," Howard yutkundu. "en iyi icadımdı Crystal. Ve ona bıraktığım onca notlar arasına sıkıştırdığım ufak vasiyeti görmüşse eğer, ki bu notlarımı okumuş demektir," dudakları hafifçe tebessüme yeltendi. "kızı olduğunda isteğim üzerine adını Crystal koyacaktı."

Başını bir şeyi kabullenircesine salladı Howard Stark. Aynı anda ekranda ufak bir netlik azalması oldu. "Baban, hayatımın icadıydı. Ve sen küçük hanım, sen de onun hayatının icadısın. Bu, Stark namına, soyadına işlenmiş bir şey. İcat yapmaya beş yaşında, kendi silahlarımızı yapmaya ise sekiz yaşında başlarız yaşadığımız ülke de bir ün salmak ise sadece birkaç dakikamızı alır çünkü insanlarını dilini çok iyi biliriz." diyerek tek nefeste cümlesini bitirdi.

Genç Stark büyük babasını dinlemeye devam ederken parmaklarını hareket ettirdi, bu sanki sert bir şeye çarpıyormuş hissi bıraktı parmak uçlarında ama o dikkatini bir saniye bile dağıtmamıştı.

"Biz, Stark'ız Crystal. Attığımız adım medyayı sallar, dokunduğumuz nesne çok konuşulur ve saçımızın teli milyonlara eş değerdir. Ama şunu unutma, dış dünya Starkları parayla değerlendirse bile, geçmiş Starklar her zaman gelecek Starklarla gurur duyar. Babana geleceğin anahtarını verdim, ona çizdiğimiz yola yeni yollar eklemesini istedim. Başarmışsa, bunun kanıtı senin bunu izliyor oluşundur Crystal.

Sen bir Starksın Crystal. Starkların saçına da, canına da zarar gelmez. Starklar her zaman bir yolunu bulur, basit olan her yol, aslında bir dahiyane fikirdir. Çünkü o fikir bir Starktan çıkıyorsa, bu hafife alınmayacak derecededir."

Howard Stark ekrana yaklaştı, gözlerindeki asil kararlılık netti. "Sen bir Starksın, Crystal. Kafanı çalıştırmaya üç yaşında başladın. Eğer şu an canın yanıyorsa, yakanların ensesinde bir Stark nefesi bırakmak da sana düşer.

Şimdi ise, geçmiş Starkların gururunu canlandır, benim değerli mücevherim. Uyan."

Crystal ekranda son kez kendisine baktığını hissettiği büyük babasıyla bakıştı, kahve gözlerini kimden aldığı belli olmuştu artık. Her ne kadar gözlerinin önüne gölge düşse de, eski tip bir kamera kullanmış olsa da adamda kendi babasını görmüştü.

Ellerine baktı, bembeyazdı. Tırnaklarının kenarları içe doğru morarmaya başlamıştı. Hareket ettirdikçe sızlıyordu, başı da ağrıyordu ama sol gözündeki yanma onu başka bir yere bakmaya itiyordu.

Gözlerini henüz kapatmamıştı, bir kez kırpsa gözündeki bu sızı geçecekti, yanmayla gelen sulanma hissi de varlığını koruyordu. Sızının geçmesini istedi, uyanmak istedi, neden babasının ofisinde olduğunu, neden tek başına olduğunu, neden masanın üstündeki saatin gece saat ikiyi göstermeine rağmen havanın hiç olmadığı kadar aydınlık olduğunu bilmiyordu.

Gözlerini kapattı, sol gözünden bir damla yaş aktı, ellerini yumruk haline getirdi.

Yerinde kıpırdandı.

Hızla bir nefes alıp gözlerini açtı.

Zırhın içindeydi.

Hızlı hızlı nefesler almaya başladı, mıknatıs yüzünden yapıştığı yuvarlak alanda sadece başını ve ellerini hareket ettirebiliyordu. Yerinde kıpırdanıp yukarıya baktı, kapkaranlıktı. Uyumadan önce gördüğü ışık artık yoktu.

"Düşün Crys, düşün." kendi kendisine söylendi, en azından bu derinlikte, zihnini ele geçiren bu basıncı düşünmemek için bir ses yaratabilirdi.

Rogers And StarkWhere stories live. Discover now