Rogers And Stark / On Dokuz

Start from the beginning
                                    

Hunter kıkırdadı. "Sen mi beni Öptün? Ben seni öptüm be!"

Crystal Hunter'ın göğsüne vurup gerilemek istedi. "Dalga geçme Hunter!"

Hunter güldü. "Üzgünüm, evet beni öpen sendin," gözlerini başka yere kaydırdı birkaç saniye, ağzı aralıktı ve düşünüyordu. "böyle tahmin etmemiştim aslında. Ben seni öpecektim ve sen utanıp yüzünü saklayacaktın omzumda falan, ben sana sarılıp herkesten saklayacaktım seni ve biz kelimelere ihtiyaç duymadan birlikte olmuş olacaktık."

"O zaman sana bu şansı vermeme izin verir misin?" diye sordu Crystal.

Hunter, birkaç saniye Crystal'ın kahve gözlerinde daldı. Ardında dudakları O harfini aldı. "Öpüşcek miyiz?" diye sordu.

Crystal onu göğsünden ittirdi. "Çok kötüsün!" ardından merdivenlere ilerledi. "hakkını kaybettin!"

Hunter yakındı. "Hadi ama Crys."

Crystal garajdan çıkarken Hunter zırhın yanında yakınmaya devam ediyordu. "Sadece şakaydı."

"Crystal."

"Crys!"

"Stark!"

"Hayatımın anlamı?!"

"Çikolatam?!"

"Şekerparem?!"

"Kahve çekirdeğim?!"

En son gözlerini devirdi ve yakındı. Ardından zırha baktı, zırhın başlığı ona dönünce Hunter korkuyla çekildi ve hızla merdivenlere ilerledi.




Aradan iki gün geçti. Yarışma sabahı alarmıyla erkenden uyanan her zaman ki gibi Dylan'dı. Yatağından aceleyle kalktı, bu yüzden birlikte uyuduğu iki ayısını düşürdü ve telefonu da yerde taklalar attı.

Umursamadı.

Çünkü bugün büyük gündü. Resim yarışması için hazırlanması ve evdekileri de akşamüstü saat dörde kadar hazırlaması gerekiyordu. Herkesin enerjik olması gerekliydi.

Bu yüzden banyosuna girdi ve işlerini halledip çıktı, odasında çoğu yeri çarparak dağıtıyordu ama umurunda değildi Rogers'ın, şu an sadece sabah sporunu yapması, duş alması, kahvaltıyı hazırlaması ve diğerlerini uyandırması gerekiyordu.

Yatağında darmadağın halde uyuklayan esmer bir şey vardı.

Crystal, yatağında her nasılsa ters dönmüş, bir ayağı yastığının üstünde, diğeri ise örtüyle sarmalanmış, bir eli başının altında ve diğeri ise geceleri Hunter ile odadan odaya mesajlaştığı için yerde ki telefonundaydı.

Üzerine fil oturmuş gibi uyuyordu, henüz kalkmak için aklından bir düşünce tomurcuğu bile açmıyordu ve o halinden uykusunda bile memnundu.

Genç bir Stark kızının nasıl uyurken bu kadar dağılıp da dışarıdayken bu kadar mükemmel gözüktüğünü henüz kimse açıklayamamıştı.

Ondan pek farkı yoktu Ryan'ın.

Yarı çıplak uyuyan esmer Northwood'lu, yüz üstü uyuyordu, genellikle. Aralık ağzından çıkan horultular en düşük sesteydi en azından, kimse onu horluyor diye suçlayamazdı.

Hafif kıvırcık saçları bile hendi halindeydi, sanki kavgadan çıkmış gibilerdi. Bir ayağı yerde, diğeri duvardaydı. Bir eli ise yastığın üstünde, diğeri belindeydi.

Eh, sabahın yedisinde uyuyan bir diğer Northwood erkeği Hunter'dı.

Belki de en düzenli uykucu oydu. Blake'e rağmen.

Rogers And StarkWhere stories live. Discover now