Huzuru bulmuş gibi hissediyordum.

Gözlerimi kapatarak kendimi bu güzel ortamın güzelliğine bıraktım ama düşüncelerden de soyutlanmamıştım. Hades'e karşı tavır takınmam gerektiğini biliyordum. Aramıza o soğukluğu yeniden sokmalı ve kendimi ondan uzak tutmam gerektiğini farkındaydım. Ama yapamıyordum, tüm suç sıcaklığındaydı. Öylesine hoştu ki beni kendisine çekiyordu.

Gözlerimi açmadan ellerimi nazik hareketlerle yüzüne indirdim ki bir anda duyduğum çığlık nedeniyle elimi hızla elimi geri çektim. Hades uyanır da beni öyle görürse bir açıklama bulamazdım ama benim asıl ilgilendiğim şey bu çığlığın nereden neden geldiğiydi. Hades'in kaşları çığlık nedeniyle olsa gerek çatıldığında kendimi yatakta doğrulttum ve çığlığın nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Yemek salonundan geliyordu. Daha da kötüsü bu çığlığı biliyordum. Bu annemin yer gök ürperten çığlığıydı. Endişe tüm vücuduma yayıldığında yanımda ki Hades'i dürtmeye ve yataktan kalkmaya çalışıyordum.

Hades homurdandığında onu bir kere daha itme misali dürttüm ve "Hades uyan. Annem bu!" diye bağırdım. Tekrar homurdandığında ona bakmadan ve üzerimde ki dağılmış elbiseme ve saçlarıma aldırmadan yataktan fırladım ve kapıya koştum. Kapının açılmasıyla birlikte kendimi merdivenlere attım ve merdivenleri ikişerli üçerli inerek yemek salonunun kapısının önüne doğru koşmaya başladım. Bir kaç tanrı da uyanmış sesin geldiği yeri bulmuşlardı.

Onlara aldırmadan -ki aralarında Hera, Afrodit ve Poseidon gibi büyük tanrı ve tanrıçalar vardı- yemek salonunun kapısının açılması için ellerimi öne doğru hızla ittim. Kapı göz alıcı hızla ama sessizce açıldığında karşıma çıkan manzara kısa vadelide olsa minik bir kahkaha atmama neden olsa da kısa sürede kendimi toparladım ve şömineye doğru elimi uzatarak Yeraltı dilinde "Çıkın dışarı!" diye bağırdım. Anında ortaya çıkan o insana benzeyen kırmızı yaratıklar kaçak ölüyü kendine doğru çekmeye başladığında anneme döndüm.

Annem kaçak ölüye bakarak bağırırken kaçak ölü ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydi. Yanmış ve mahvolmuş teniyle annemi korkutmasının yanı sıra annemin ona bakarken çığlık atması elimde olmadan gülmeme neden oluyordu. Ortada gülünç ama ciddi bir konu vardı. Annemin bu saatte burada ne işi vardı bilmiyordum ama kaçak ölü buraya sık sık geldiği için onu gördüğüme çok şaşırmamıştım. Kaçak ölü kırmızı yaratıklar tarafından şömineye kısıldığında ve korkutucu görüntüsü ve sesi ortadan kaybolduğunda koşarak annemin yanına geldim.

Hala çığlık atmayı sürdüren annem ben karşısına geçince ellerini yüzüme dayadı ve "Onu gördün mü?" diye sordu kekeleyerek. Çığlığını kesmişti ama şimdi de nefes alamıyor gibiydi. Çok korkmuş olmalıydı çünkü güç aldığı şeyler burada yoktu ve kaçak ölüyü ilk defa görüyordu.

Annem şoka girmiş gibi davranmaya başladığında bende annemin yanaklarına ellerimi koydum ve "Anne kendine gel." diye fısıldadım. Annem sesli nefesler alıp veriyordu ve gözlerinin yaşlanmış olmasıyla birlikte titriyor olması beni korkutuyordu. Annem bir anda titremeyi ve nefes almayı kestiğinde "Anne!" diye bağırdım onu kendine getirmek için. Fakat annem iki saniye için kendinden geçerek kucağıma bayılmıştı. Vücudunu kaldırmakta zorlandığım için annemi sarsmadan kendimle birlikte yavaşça yere oturttum.

Yere saçı başı dağılmış, üstü paçavra gibi duran ben oturmuş, baygın ama derli toplu haliyle kucağımda yatan anneme hafif tokatlar atarak kendine getirmeye çalışıyordum. "Anne, anne uyan."

"Aptal."

Sesin geldiği yöne başımı kaldırarak bakmaya başladım. Hades üstsüz ve saçları dağılmış bir şekilde tüm annemi ve beni izleyen tüm tanrıların önünde durmuş bana bakarken annemin kucağımda yatan baygın haline odaklanamıyordum. Bahse girerim tüm dişi tanrılarda onun sırtında ve göğsünde bulunan dövmelere bakıyordu. Gözlerindeki siniri buradan yorumlayabiliyordum. Annemin herkes uyurken burada olmasının bir nedeni vardı ve Hades bunu biliyor gibiydi. Yinede tüm tanrıların önünde annemi değil onun tarafını tutmamı bekliyorsa yanılıyordu.

Yasak Meyve: Nar.Where stories live. Discover now