20.BÖLÜM : '' ÇARESİZ "

7.7K 577 52
                                    



Önceki bölümden kesit...

Ellerimi kapının çalmasıyla çektim. Merve ile anlık göz göze gelmemizle ikimizde yavaşca ayağa kalktık. Kapıya yönelirken "Çisem açmayalım gecenin bu vaktinde" korkusunu anlayabiliyordum.
Kapıyı hızlıca açınca etrafa bakındım kimse yoktu. İçeri girerken gözüme yerdeki kutu ilişti.

~~~~

Vücudumu saran korkumuydu yoksa merak mı? Bu ikilemden kurtulmak için tekrar etrafa bakındım. İç güdülerim gözlerimi tekrar kutuya yönelme mi sağlamıştı. Yerdeki hediye paketi şeklinde süslenmiş kutuyu alırken bunu kimin gönderebileceğini düşündüm. Ateş olabilir miydi? İç sesim buna itiraz ediyordu.
Beynimde onu tastikliyordu. Merve'nin şaşkın bakışları arasında usulca kapıyı kapattım.
Evde sadece ikimizdik neler olabileceğini bilmiyordum. Biraz tırsmayla elimdeki kutuyu bir kez salladım. Kutu hafifti.
Çokta büyük bişeyin geldiğini düşünmüyordum. Elimdeki kutuyla salona geçtim. Camın kenarında bulunan sandalyeye oturdum. "Bu kutuyu kim gönderdi" Merve bana öyle bir soru yöneltmişti ki sanki cevabını biliyordum. "Bilmiyorum" diyerek geçiştirdim. Kutunun kurdelasını sökerken ikinci bir zil çalmasıyla irkilmiştim. Bu ikinci sürprizi kaldıracak halim yoktu. Ayağa kalkıp bakasım gelmiyordu.
Merve "ben bakarım "diyip gülümsedi. Kutuyu koltuğun kenarına saklayarak güvende olduğunu garantiledim.
Ne kadar Merve ile aramış iyileşmeye başlamış olsa da ona hemen güvenemezdim. Bu kutuya kendim bakmalıydım. Şimdilik küçük ah pardon bana göre büyük sırlarımın altından tek başıma kalkabilirdim.
Bir kaç dakikalık bekleyişin ardından Merve arkasına baka baka yanıma geldi. "Kim gel-" Ateş'i görmemle kelimeler boğazıma dizilmişti.
Nefes alıp verişim yavaşlarken Merve'ye kin dolu gözlerle bakıyordum. "Onu buraya neden çağırdın" O pisliğin burada olduğumuzu bilmesi imkansızdı. Merve " ben sadece konuşmanız gereken konular olduğunu düşünmüştüm.
"Kes sesini!" sesim evde sinir dalgaları yaratırken Ateş'e dönüp kapıyı göstererek "defol!" dedim. Ateş sadece bana bakıyordu. Konuşmasını da beklemiyordum. Hızlıca yanından üst kattaki odalardan birine koştum.
Arkamdan gelip gelmemesi umrumda değildi. Kendimi yatağa atarken kapıyı kilitlemediğimi fark ettim. O pislik buraya gelebilirdi. Ayağa kalkmamla kapının açılması bir oldu. Ateş kapıyı ardından kapatıp kilitledi. Kahretsin geç kalmıştım. Elindeki anahtarı havaya kaldırırken "bunu mu arıyordun " dedi. Gülümseyerek anahtarı cebine koydu. Bana her adımı aklıma farklı şeyler gelmesine neden oluyordu. Daha önce bu sahneyi yaşamıştık. Kaçacak yerim kalmayınca "kapıyı açar mısın lütfen" dedim. Ateş beni umursamayarak kolumu tuttu.
"Çisem üzgünüm bu hayatı sen seçtin " Kendime hakim olmak istesemde bu mümkün değildi. Kolundan sıyrılarak "ah tamam yeter! Anladık ben seçtim. Peki neden bana acı çektiriyosun neden canımı yakıyosun attığın lanet tokat umrumda değil " Ateş'in dudaklarına dokunarak "benim canımı yakan burası" dedim.
Ateşle bir kaç saniyelik bakışmadan sonra elleriyle saçlarını karıştırıp arkasını döndü. " ben elimden gelen bu" derken sesi yumuşak çıkmıştı. Bu beni daha çok sinirlendirmişti.
"Elinden gelen bu mu" deyip gülmeye başladım. Sinirimi gülmekle ikiye katladım. "Ateş bunu içinden geldiği için mi yapıyorsun yoksa yapman gerektiğini düşündüğün için mi?" sorum net miydi bilmiyorum . Bu cümleyi hangi zihniyetle kurmuştum bilmiyorum.Ateş yüzünü bana dönerek "olması gereken bu Çisem" dedi. Ateş'e yaklaşarak ellerimi yüzüne koydum "kendini benden saklama kır şu kin duvarlarını bırak göreyim sana yardım etmeme izin ver" dedim.

"Lütfen" diye fısıldadım. Ateş kafa sallayarak "her şeyi zamanla ögreneceksin zamanla" diye tekrar etti. Benim zamanım yoktu. Etrafımda herşey ters gidiyordu.
Buna bakarak bir şeyleri zamana bırakamazdım.
"Ateş zaman diye birşey yok bugün yada yarın fark eden ne olacak" gözlerini benden kaçırarak "olmaz yapamam "dedi. Camın kenarına doğru yürüyüp dışarıyı seyretmeye başladı. "Ateş neden Tekin'e vurdun?" sorum daldan dala atlanmış bir konu olsa da diğerlerini hep askıda bırakıyordu.
Cevap alamayca sesimi gürleştirip "sana diyorum Ateş neden Tekin'e vurdun?" gözlerini pencereden çevirmeden "Çisem sana karşı acımaktan başka duygu beslemiyorum.
Başka duygulara kapılıp kendini harap etmeni istemem" söyledikleriyle yıkım yemiştim.Bu kadar basit miydi. "Öyle mi " sesim kararlı ve keskin çıkmıştı. Kırıldığını belli etmek istemiyordum.
"Duygularım seni ilgilendirmez sana sadece yardım ediyorum beni düşünme" cümle mi "olmaz Çisem"diye tamamladı. Hafifçe gülümseyip "Ateş senin duyguların varsa benimde olmalı dimi" dedim. Bu kadar bencillik olmazdı. "Ben farklıyım sen farklı" gözlerimi Ateş'e dikmiştim.
Ellerimle gömleğimin düğmelerine yönelirken "ah doğru ben sürtüktüm dimi tamam olması gerekeni uygulamalıyım" dedim.
Her düğme mi açışım sinirimin bir göstergesiydi. Yaşadıklarım aklımdan geçerken dahada hiddetleniyordum. Ateş bana tuhaf gözlerle bakarken gömleğimi tamamen üzerimden sıyırıp attım. Ellerim pantolunumu çözerken " istediğin buydu dimi nasılsa daha ateşliyim" dedim. İç çamaşırımla kalmıştım ki Ateş'e doğru bir kaç adım atıp ensesine yapmıştım. Dudaklarımı tüm şiddetimle dudaklarına yapıştırmıştım.

Hıc bir şey umrumda değildi. Pencerenin kenarından çekilip yatağın kenarına gelince "Çisem "diye uyarıcı bir ses geldi. Ateş'in söylediği hiç bir kelime umrumda değildi. Dudaklarına uyguladığım her ısırık canımı yaktığının bir bedeliydi. Bir kaç saniyelik dudaklarını çekip üzerindeki gömleği iki elimle açtım.
Bir kaç düğme yere düşerken Ateş'in teniyle baş başa kalmıştım. Göğsüne uyguladığım basınçla yatağa atarken konuşmasına fırsat vermek istemiyordum. Ayaklarımı ikiye ayırıp kucağına oturdum. Dudaklarımı köprücük boşluğuna yapıştırıp öpmeye başladım. "Çisem dur " yaptığı uyarılar odanın içinde dağılıyordu.
"Ah" Ateş çıkardığı sesle elini belime koydu.
Dudakları boynumu delip geçerken elleriyle kalçalarımı avuçluyor her hareketi beni başka dünyaya alıp getiriyordu. Kontrolü kaybetmiştik. Kendimizden geçmiş gibi sevişiyorduk. Ateş südyenimin kopçasını çıkarırken tenim alev gibi yanıyordu. Durmak imkansızdı. Neden böyle birşey yapmıştım bilmiyorum.
Ateş südyenimi çıkarmadan dudaklarını göğsümün ortasına yapıştırdı. Saçlarımı tek elimle geriye atıp Ateş'in göbeğine doğru inip orada duraksadım. Vücudundaki her kas ayrı bir güzeldi.
Minik öpücükler kondurup göğsüne kadar geldim. Çenesini ısırıp gözlerine baktım. Yaptığım şey ilk olsa da dudaklarına yapıştım. Ateş eliyle beni ters çevirip üzerime çıktı. Ellerimi kafa hizamda birleştirip dudaklarımı ısırmaya başladı.
Teni tenimi yakarken aniden duraksayıp "Çisem ben anlık sinirle yaptığın bir hatanı istemiyorum" nefes nefese kalmıştık. Diyecek bir şey bulamıyordum. Gözlerini benden çekip kafasını göğsüme yasladı.
"Saçımı okşar mısın" o kadar masumdu ki küçük bir çocuğun annesinden istediği sevgi gibi. Bir elimi saçına dolayarak ellemeye başladım. Gözlerim karanlığı iyice çekiyordu.
~~~~

Gözlerimi araladığımda gün çoktan doğmuştu. Kuşların sesi doğayla ahenk oluşturmuş kulağıma canlılık veriyordu. Hafifçe bir esnemeyle kendime gelirken etrafa bakındım. Başım çatlıyordu. Akşamki olanlar aklıma gelince anlıma bir kez vurup "kahretsin"diye fısıldadım. Üzerime gömleğimi giyip dışarıya yöneldim.
Yarım yamalak yürüdüğüm dar kolido da merdivenlerden destek alarak alt kata indim. Burnuma başka kokular geliyordu. Mutfağa yöneldiğimde Ateş sofraya ekmekleri koyuyordu. Gözlerim mi yanlış görmüştü Ateş kahvaltı hazırlamıştı.
Bana gülümseyip "günaydın uyuyan çirkin" dedi. "Çirkin mi " diye diretip sofraya oturdum.
"Im senden bunu beklemezdim" deyip bende gülümsedim. Ateş sofraya otururken "bende" deyip yüzüme odaklandı. Ben umursamaz şekilde yemeğe saldırırken Ateş gülmeye başladı. Ağzıma ekmeği olduğu gibi basıp "ne var" diye boğuk bir ses çıkardım. Bunun üzerine dahada gülmeye başladı.
Çayımı yudumlarken "sende yesene" sanki kahvaltı sadece benim içindi. Ateş gülmeyi bırakıp "uzun zamandan sonra ilk defa rahat uyudum " dedi. Utanmıştım. Bu yanar döner çocuğun hareketlerini kestirmek mümkün olmuyordu.
"Benim de" ağzımdan kaçırdıgım bu kelimeyi "şey yani ee Merve nerede" diye kapatmaya çalıştım. "Aslında sabah onu eve gönderdim bavullarını yerleştirmesi uzun sürebilir"dedi. "Bavul mu?" Ateş onları evden göndermeyecekti bundan emin olmak için "gitmiyorlar yani" deyip elimdeki çatalı masanın üzerine koydum.
"Hemen heveslenme sadece bir süre"diyip ayağa kalktı.
Bu bile sevinç çığlığı atmama yetiyordu. Ayağa kalkıp Ateş'in beline sarıldım. Ateş kendini geri çekerken elimle tekrar boşluğuna dokundum. Gülerek "hey tikin mi var" dedim. El hareketlerimle her hamlem de geriye doğru sıçrıyordu.
"Yok yani evet biraz" dedi. Bu cidden komikti. Bir kez daha dokununca ayaklarım yerden kesildi.
Koca devin omuzlarında salona gidiyorduk. Beni koltuğa oturtup üzerime eğildi.
"O kutuda ne var?" kutuyu nereden görmüştü bilmiyorum ama galiba bir şeyler açıklamak zorundaydım. "Bilmiyorum bakmadım dün aksam geldi" dedim.
Az önceki gülmenin yerini ciddilik almıştı. "Şu anlık kutunun canı cehenneme "deyip kucağıma yattı. "Saçımı okşar mısın?"

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin