17. BÖLÜM : "SIR"

8.9K 654 87
                                    

cancağızlarım multimedyada Ozan var :-)

Düşünme kabiliyetimi kaybetmek üzereydim. Herşey ani ve kararsız gerçekleşiyordu. Kuralların dışında oynamak tehlikeliydi.
Kendi kafama göre hareket etmeye başlamıştım. Ardarda yaşanan olayları kontrol edememek beynimi meşgul ediyordu. Yine arkada ne olduğunu bilmediğim bir işe kalkışmıştım.
Bugün gideceğim yer nereydi ve neden çağırılmıştım. Fikren Ateş'e haber vermek istiyordum. Ama çok kırılmıştım. Özelliklede bu sabahki kelimelerinden sonra.

"Çisem" Ateş'in kolumu dürtmesiyle kafamı koyduğum sıradan kaldırdım. "Çisem ödeviniz hazır değil mi" diye soru yöneltti hoca. Sınıfta herkes farklı şeylerle uğraşıyordu. Buna rağmen kuru bir sessizlik vardı. "Ah tabi efendim" diyip çantamdaki kağıtları çıkardım. Akşam uyumadan önce dosya haline getirmem işimi kolaylaştırmıştı. Hoca verdiğim dosyayı incelerken "Biraz kısa gibi geldi" diyerek yakındı. Aslında haklıydı oldukça kısa bir ödev vermiştim. Yinede bu durumda yüzeye çıkmak için "ee şey efendim hastalığı üzerinden atamadım"diyip gülümsedim. "Nasıl bir hastalıksa Tekinede bulaşmış" Nur'un sesini duyunca bedenim alarma geçti.
"Kes sesini "diye bağırdım. Bu anlamsız bir sesti. Herkes bana tuhaf gözlerle odaklanmıştı. Sanırım bu tepkiyi beklemiyorlardı. "Şey hocam özür dilerim " diyip yerime oturdum . Elime aldığım kalemle önümdeki kitaba belli belirsiz resimler çizmeye başladım.
Ateş'in gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.
Bu olanlardan sonra bu kadar sakin kalması şok ediciydi.
"Çisem kendine gel oldu bitti" Ateş'in bu lafı üzerine kinimi dahada artmıştı. Böyle olmamalıydı. Gözlerimle onu hedef alıp bütün kinimi boşaltmak istedim. "Sorun yok" diyip sahte bir gülümsemeyle karşılık verdim.
Tenefüs zili çalmıştı. Benim gitmem gerekiyordu. Çantamı tek elimle kapıp sınıftan çıktım. Okulun bahçesine varmıştım ki bir el kolumdan tutup beni durdurdu. "Nereye gittiğini zannediyorsun" Ateş'in sesi meraklı çıkmıştı.
Ama bu ona karşı kinimi hafifletmiyordu. "Annemin mezarına gideceğim ve bunun için birinden izin almam gerektiğini düşünmüyorum"diyip kolumu çektim. "Tamam bende geliyorum" bu lafına karşılık gülerek cevap verdim. "Bence senin gelmene gerek yok hiçbişeyisin" diyip hızlı adımlarla okuldan ayrıldım. Ateş'in arkamdan gelip gelmediğini kontrol etmek için bir kez döndüm.
Hala ayakta durmuş bana bakıyordu. Telefon sesiyle irkildim. Arayan numaranın kime ait olduğunu bilmeden açtım.

"Alo" sesim oldukça kararlı çıkmıştı. "Biraz daha yürü sana göndereceğimiz arabaya bin Ateş'in gözü önünde seni alamayız" dedi tanımadığım ses. Etrafıma bakınırken kimsenin beni incelemediğini gördüm. Peki bu adam beni nereden gözetliyordu. "Etrafına bakınmayı kes dediğimi yap" diye gürledi. Telefonun yüzüme kapanmasıyla anlık şok dalgalanmasından çıkabilmiştim.Derin bir nefes alıp okuldan biraz daha uzaklaşmıştım. Bir kaç metre ileride siyah bir arabanın beni beklediğini gördüm. Bu kadar soğuk kanlı olmam beni şaşırtmıştı. Ama bilinç altım en fazla öldürürler bunu daha önce yapmaya çalışmıştın diye avundurmaya başlamıştı. Kapının açılmasıyla adımlarım yavaşladı. Sakin adımlarla arabaya yöneldim. Kafamı eğip içine girdim. Önde sadece şoför yanımda beyaz saçlı ortalama ellili yaşlarda bir adam oturuyordu. "Depoya "diye emir verdi. Heyecan ve korku bi aradaydı.
"Benim gelme mi söylemiştiniz neden buraya geldiniz?" sorum yerinde ve zamanında sorulmuştu. "Senin gibi bir kızın orayı bulması imkansızdı "diyip gülümsedi. Burada beni ezmek mi istemişti anlamamıştım.
"Neymiş ögreneceğim şeyler ve neden beni oraya götürüyorsunuz?" ikinci soruma adam kaşlarını çatarak cevap verdi. "Sen ne çok soru soruyorsun böyle" sorumu askıda bırakmıştı.
Bir müddet ilerledikten sonra önü ağaçlarla kaplı büyük bir deponun önüne gelmiştik. Yanımdaki adam beni umursamadan arabadan indi. Arkasından inip "buraya neden geldik " diye sorumu tekrar ettim. "İçeri gir küçük hanım " diyip koluma girdi.
Arazinin önü taşlarla doluydu. Emin adımlarla depoya girdiğimizde içinde bir kaç kırık eşyadan başka birşey yoktu. Ortada bulunan sandalyeyi gösterek "oturun" dedi. Koşulsuz dediğini yapıp gergin bir tavırla sandalyeyi kendime çekip oturdum. "Ee anlatmayacakmısın" artık bazı şeylerin cevabını alma sırası gelmişti.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin