17. BÖLÜM : "SIR"

ابدأ من البداية
                                    

"Ateşle aran nasıl?" bu soru ani gelmişti.

"Hizmetçi patron ilişkisi" diyerek basit bir cevap verdim.

"Sadece o mu?"

"Ne demek istiyorsunuz"

"Ateş'in büyük aşkı mısın yoksa"

"Saçmalık bu sizi ilgilendirmez ayrıca öyle birşey yok" diye kükredim.

"Şşş sakin ol küçük hanım "

"Bakın beni buraya neden getirdiniz bilmiyorum ama artık bir şeyleri açıklasanız iyi olur"

Adam masanın kenarına kıçını koyarak ellerini göğüs altında bağladı.
"Ateş'in geçmişiyle ilgili ne biliyorusun"

"Bunları söylemek zorunda değilim"

"Ah haklısın bir insan bilmediği şeyler için yorum yapamaz"

"Nasıl yani"diye karşılık verdim. Burada ne oluyordu. Ateş'e ait bilmediğim neler vardı. "Ona yardım etmeye çalıştığın apaçık ortada" diyerek karşılık verdi." Bakın eğer bana bunları söylemek için çağırdıysanız boşuna uğraşmıssınız" diyip ayağa kalktım.
Adam ellerini omuzlarıma sabitleyterek beni tekrar sandalyeye oturttu.
"Nereye küçük hanım görüşmemiz daha bitmedi" artık birşeyleri açıklamanın vakti gelmişti. Üstü kapalı cümleler kullanması beynimi bulandırıyordu.
" Çisem Gür " adımı tekrar ettiğinde beni nereden tanıdığını sormak istedim. Fakat bu sorumunda askıda kalacağını düşünerek  vazgeçtim.
Adam kenardaki ikinci sandalyeyi çekip oturmuştu. Gözlerini yere dikip "Ateş'i bataklıktan çıkarmana yardım edebilirim" bu cevabına giülerek karşılık verdim.
"Saf olduğumu düşünebilirsin ama salak değilim" diye çıkıştım.
"Kimse kimseye karşılıksız yardım etmez" sözümün devamını beklemeden "ben sana karşılıksız yapacağımı söylemedim"dedi.
Dudaklarımı kıvırarak "peki şartlara gel ". Ben sana yardım edebilirim ama Seçkin'i öldürürsen" diyip sustu. Ben ani travmayla ayağa kalkıp " siz ne dediğinizin farkındamısınız benden Seçkin Hanım'ı öldürme mi istiyorsunuz" dedim. Bu adam cidden saçmalamıştı.
Onu öldürürsem ki bunun için soğuk kanlı bir seri katil lazım Ateş yıkılırdı. "Beni buraya bir takım gerçekleri öğrenmem için çağırmıştınız ortada gerçek felan olmadığına göre kalmamında bir nedeni yok" sesim deponun içinde yankılanıyordu.
Adam istifini bozmadan "peki Ateş'e yardım ederken aslından Seçkin'in pis bir yalancı olduğunu ögrenirsen " lafını bitirmeden "ögrensem bile beni ilgilendirmiyor " dedim. Adam ayağa kalkıp bana doğru bir adım attı.
"Peki Seni oyuna getirdiğini desem" bu cümlesiyle beynim durmuştu. "Ne oyunu" diye tekrar ettim. "Onuda zamanla anlayacaksın "
"Peki Anlaş-"
"Ha sizin şu küçük anlaşmanız Seçkin'in daha güvenilir dostlara ihtiyacı var" diyerek gülümsedi. Ben bunun Seçkin Hanımla aramızda olduğunu düşünüyordum. Başka kimseye anlatmamıştı. Sanırım. "Peki bana nasıl güvenebiliyorsunuz yada ben size inanıp nasıl güveneyim. "Az önce dediğin gibi salak değilsin.
Şuanda beynin seni bir çok soruyla yiyor. Bunları öğrenmek istiyorsun. Seçkin'in seni neden oyuna getirdiğini de. Bunu birine anlatırsan içinden çıkamayacağın olaylarla karşılaşırsın. " diyip sustu. "Bu kadar yeter " diyip sinirle dışarı doğru çıktım. "Çisem " ses durmama neden olmuştu. "Yine geleceksin" derken onun sesini bir daha duymamak için hızlıca  depodan çıktım. Kapıdaki bekleyen taksi benim içindi. Buradan uzaklaşmak için herkesin arabasına binebilirdim. Arkama son kez bakıp arabaya bindim. Düşüncelerim beni alt etmişti.
O kağıtları bana gönderen adam oysa beni denize düşüren kimdi? Biri benim yaşama mı diğeri ise ölmemi istiyordum. Adamın söylediği gibi aklımda binlerce soru vardı. Açılmamış bir çok kapının anahtarını elimde tutuyordum.
Ama bunu bir bedelle gerçekleştirebilirdim. Adama göre oyun oynayan sahtekar kadın bana göre sadece bir anne.
~~~
Sonunda alındıgım yere bırakılmıştım. Arabadan inerken şoför bana bir kart uzattı. Derin bir nefes alıp istemeyerek elinden aldım. Evet bu saçmaydı yapmayacağımı bile bile o kartı almıştım. Kapıya hızlıca vururken Ozan'ın bana doğru koştuğunu farkettim. Ona karşı büyük bir haksızlık etmiştim. "Çisem senin okulda olman gerekmiyormuydu"diye soru yöneltti. "Halletmem gereken küçük bir iş vardı "Bu cevabı irdelememesi için "sabah olanlar için üzgünüm özür dilerim"diyerek devam ettim.  "Sorun değil biraz konuşmak istermisin" yorgundum fakat Ozan'a borçlu olduğumu düşünüp "olur" diye cevap verdim.
Okulun etrafında bulunan bayırdan sahile inene kadar konuşmamıştık. Bir yere oturunca ellerimle kollarımı ısıtmaya çalıştım.
Sabah o sinirle üzerime birşey almayı unutmuştum. Ozan bunu farketmiş olacaktı ki ceketini omuzlarıma attı. 'Gerek yoktu" aslında vardı ama odunluk yapmak istememiştim. "Çisem anlat ne oluyor sana bu günlerde bir garipsin" sesi gergin çıkmıştı. Acaba duymak istediği şeyler neydi.
" Sadece koşuşturma"

"Ozaman bugün neden okuldan çıktın"

"Öyle gerekti"

"Bana anlatmadığın ne var" iç sesim beni anlat diye itiklesede "sadece çok yalnızım kimse beni anlayamaz" diyerek gözlerimdeki yaşlara esir düşmüştüm.
Eskiden onları kontrol edebilirdim artık benden bağımsız hareket ediyorlardı. Ozan kafamı eliyle omzuna koyup "sakin ol yanındayım. "Hayır değilsin" bu Ateş'in sesiydi.
Onun buraya gelmemesi gerekiyordu. Ozanla birlikte ayağa kalkarken bize doğru birkaç adım attı. İşaret parmağını kaldırarak Ozan'ı nişan alıp"defol git" diye bağırdı. Ozan istifini bozmadan arkasını dönüp otobüs durağına doğru yola koyuldu.
Bu kadar sakin olması hayret vericiydi.
Ateş'in gögsüne ellerimle şiddet uygulayarak "senin zorun ne ha herşey senin etrafında mı olmasını istiyorsun"
"Evet "diye bağırdı. Gerçeği söylemek gerekirse bunu beklemiyordum. "Özel hayatıma karışma " arkamı dönmüştüm ki "senin özelin benim ben" dedi. Sesini rüzgar daha gür çıkarmıştı. Gözleri öfke saçıyordu.
Yüzümü tekrar Ateş'e dönüp "Ne özeli anlık zevkle gelişmis bir öpüşmeydi dimi "diyerek cevap verdim. Beynim kelimeleri değiştirmiş cümleyi yanlış kurmuştum. Dudağımı ısırarak yere baktım. Utanç vericiydi.
Ateş'in yüzüme şaşkınlıkla baktığını hissedebiliyordum. Bir eliyle kolumu tutup diğer eliyle belimden tuttu. Beni kendine çekerek "sen benim için anlık zevkten daha fazlasısın" dedi.

GİRDAPحيث تعيش القصص. اكتشف الآن