27. Bölüm

97 3 1
                                    

3 yıl sonra

Yüzümde ki buruk gülümsemeyle Merve Kibar yazılı tahta parçasına baktım.

"Anne..." dedim kısık bir sesle.

Bu gerçekten bir mezar değildi çünkü, annemin cesedi yanarak küle dönüşmüştü.

"Nereden başlasam... Bilemiyorum."

Burnum diğeri sızladı. "Ben... Evlendim."

"Gece'yle evlendim ben. Çok güzel bir düğünümüz oldu."

Başımı toprağa saplı olan diğer tahta parçasına doğru çevirdim. Tarkan Kibar
yazıyordu burada da.

"Duydun mu baba? Prenses'in gelin oldu."

"Acaba," dedim tüm masumiyetimle. "Şuan yaşasanız nasıl olurdu?"

Gözlerimi ağacın yapraklarına diktim.
"Herhalde... Düğünüme gelirdiniz, değil mi?"

Tekrar tahta parçalarına baktım. "Keşke... Sizi öldürmek zorunda kalmasaydım."

Sol gözümden bir damla yaş aktı. "Keşke eskisi gibi olsaydık. Biliyorum, sevginiz sahteydi. Ama iyi hissettiriyordu. Anne ve babanın yerini kimse alamıyor. Ve bende ki o yer hep boş. Doldurmak varken neden boş bırakmayı seçtiniz? Bir insanı güldürmek fazlasıyla basitken niye ağlatmayı seçtiniz? Bana iyi davranmak varken neden kâbusum olmayı seçtiniz?"

Islak gözlerimi sildim. "Tercihleriniz tüm hayatımı mahvetti.

"Sevgilim!"

"Gitmeliyim." dedim göz yaşlarımı silerken. "Kocam beni bekliyor."

Tahta parçalarını topraktan çıkarıp ikiye ayırdım ve bahçeye doğru fırlattım.

"Geliyorum!" diyerek bahçenin sürgülü kapısına doğru yürüdüm.

Hayatım oldukça iyiydi. Gece'yle evlenmiştim. Ormana yakın bir eve taşınmıştık.

Sıla ailesini katledenleri tek tek yok etmişti. Can ve Aslı çok iyi anlaşıyorlardı.
Polat'ın kızı büyümüştü. Ozan benimle sohbet etmeye başlamıştı. Mert ve Sıla'nın küçük bir oğlu olmuştu. Taner de... Onu boşverelim, hâlâ hayatta işte.

Kapıdan içeri girince Gece bana doğru döndü. Yüzünü gördüğümde direkt kahkaha attım.

Aslı'nın doğum günü için büyük bir pasta yapmaya çalışıyordu, ama becerebildiğinden pek emin değildim.

"Ayıp ama, kocan burada zor bir duruma düşmüş, sen gülüyorsun."

"Tamam tamam." diyerek yanına geldim ve burnuna sürülmüş olan kremayı parmağımla temizledim.

Mutfak tezgahına baktığımda daha bayağı bir işi olduğunu gördüm.

Başımı tekrar ona doğru çevirdim. "İddaya girdik, unutma, sana yardım edemem."

Girdiğimiz iddaya göre; o bir pasta yapabilirse iddayı o kazanacak ve ödülü
bir haftalığına Anlatya'ya tatile gitmekti.
Ben kazanırsam, yani Gece pastayı yapamaz ise tatile falan gitmeyecektik. Ben evde kalmak istiyordum çünkü tatile gitmeye çok üşeniyordum. O ise kısa bir süreliğine evden ayrılmak istiyordu.

"Ama karıcığım..." diye mızmızlandı.

Omuz silkerek dudağına küçük bir öpücük bıraktım. "Sana kolay gelsin."

Tam belimi tutup beni kendine yaklaştırmıştı ki kapı çaldı.

"Geceye yaparız artık." dedim ve kapıya doğru yürüdüm.

Pansuman | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now