25. Bölüm

108 3 1
                                    

Her zaman ki gibi; Boy aynasında bedenime bakarken bulmuştum kendimi.
Ellerim yine karnımdaydı. Saçlarımı gelişigüzel topladım.

Gece çoktan uyanmış ve işe gitmişti.
İşe derken genelde baskına gidiyordu.
Ve işinde profesyonel olduğu için küçük sıyrıklarla kurtuluyordu. Kimsenin ölmesine izin vermiyordu.

Odamdan çıkıp merdivenlerden indim.
Yemek salonuna gelince müstakbel kaynanamı görüp yüzümü buruşturdum.

Sıla gülümseyerek yerinden kalktı. Yanıma doğru koştu ve boynuma atladı.
Beni sıkıca sardı. "Çok özledim seni!"

"Bende seni..." dedim ve kollarımla belini sardım.

Mert de sandalyesinden kalkıp bana doğru yürüyünce usulca Sıla'dan ayrıldım. Mert'e de sıkı sıkı sarıldıktan sonra o sesi duydum; "Bakıyorum de pek bir seviliyorsun."

Yavaşça her zaman oturduğum sandalyeyi çektim ve üstüne oturdum.

"Öyle denebilir." dedim yalandan gülümseyerek.

Çatalında ki zeytini ağzına attıktan sonra boğazını temizledi ve ellerini birleştirdi.
"Ee, söyle bakalım, annem ve babanla ne zaman tanışacağım?"

Tam su içerken bunu söylediği için suyu üstüne püskürttüm ve öksürmeye başladım. Muhtemelen kocasını öldüren adamın kızı olduğumu bilmiyordu.

"Onlar... Sizlere ömür."

"Öyle mi?" dedi kaşlarını havaya kaldırıp. "Nasıl öldüler?"

Geriye doğru yaslandım. "Ben öldürdüm." dedim gayet rahat bir biçimde

"N-ne?" diye bağırdı kadın korkuyla.

"Anneciğim," dedi Mert. "Yengem hep şaka yapar. Anne ve babası araba kazasında öldü."

Bana doğru baktı. "Değil mi, Yengecim?"
Yenge mi? Yenge nereden çıkmıştı şimdi?

Gözlerim hâlâ kadındayken "Öyle galiba." dedim ve yemeğimi yemeye devam ettim.

Mert konuyu değiştirmeye çalışıyordu.
Sonundan diyeceğini bulmuş gibi bir ifade kapladı yüzünü. Eliyle Sıla'yı işaret etti.

Tam masada ki portakal suyundan bir yudum almıştım ki "Sıla senin müstakbel gelinin." dedi Mert. Tekrar portakal suyunu püskürttüm.

Kadınla aynı anda "Ne?" diye bağırdım.
Mert Sıla'nın elini tuttu. "Çok yakında evleneceğiz."

Şaşkınlıktan ağzım ağzım açık kalmıştı.
"Lan sen ne ara hatırladın ki Sıla'yı? "

"Geçen gece." dedi Sıla kendinden emin bir sesle. "Geçen gece şöyle bir şey oldu..." demişti ki Mert onu susturdu. "Yavaş Kestana Kızı. Ne yapıyorsun? Tüm mahremimizi döktün ortaya."

Sıla kıkırdadı. Kaynanam hâlâ şokataydı.

"Allah'ım tüm çocuklarım sırayla evleniyor." diye homurdandı.

"Biz geldik!" diyerek içeri girdi Kurtuluş Çetesi.

Başımı hemen Gece'ye doğru çevirdim.
Yanıma doğru yürürken beni gördü ve gülümsedi.

Yanağımı hafifçe öptü. Şuan kaynanamın yüzünü görmek isterdim ama gözlerim bir güzele takılmıştı.

Kumral saçları uçuşuyor, bedeni adeta bir kugununki gibi hareket ediyor ve yüzünde ki gülümseme herkesi kendine hayran bırakıyordu.

"Yorgun Savaşçı!"

Polat'a doğru döndüm. Bu kadın onun elini tutuyordu. Ve daha da önemlisi kucaklarında küçük bir kız vardı!

Pansuman | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now