22. Bölüm - İkiz Krallıkların Harmonisi

17 2 10
                                    

"Bu da ne demek oluyor?"

Leonard bile şaşkınlıkla sehpanın üzerinde duran zarfa baktığına göre, durum sandığımızdan daha ciddi demekti. Henüz zarfı açmak için hamle yapan olmamıştı, benim elim varmıyordu çünkü göreceğim şey beni ya dehşete düşürecek ya da... Dehşete düşürecekti. Başka seçenek yoktu. 
"İki krallığın damgası daha önce hiç birlikte vurulmamıştı." diye mırıldandım dalgınca. Yeni bir oyunun içine düştüğümüz, bambaşka bir karanlığa adım adım yaklaştığımız doğruydu. Artık işin ucunu düşünmektense içinde bulunduğumuz an için endişe ediyordum zira bir sonraki hamlemiz ne olursa olsun, dağılmamız kaçınılmazdı. Ve bu da beraberinde bir sürü soruna kucak açmak demekti. 

"Bu, saraya gideceğiz demek oluyor." diyen Leo'ya baktım. Gözlerim hemen yanındaki kuzenime kaydı, zarf geldiğinden beri ağzını bıçak açmıyordu. Temkinli olduğu için bir şeyler söylemediğinden şüpheleniyordum çünkü aklından geçenleri benimle paylaşmaktan çekinmezdi o. 
"Bunu kimin attığını bilmiyoruz," dedim ve Leo'ya şöyle bir baktım. "Tuzak olabilir. Biz de oltada yemi gören balıklar gibi hemen atlamayacağız elbette." 

"Nova haklı," diyen Melanie başını yorgunca salladı. "Bir süre daha beklemeli ve ses seda çıkıp çıkmayacağını anlamalıyız. Eğer bir sorun yaşamazsak, şüphe uyandıracak bir şey yaşanmazsa gidersiniz." 

"Gideriz," diye düzelttim onu. Mel bana baktığında ona anlayışla gülümsedim. "Artık sen de bizden birisin. Bu bir savaşsa, birlikte savaşacağız." 

Melanie'nin gözleri, geldiğinden beri ilk kez ışıldarken bana minnettar bir şekilde gülümseyip başını eğmişti. En azından birimizin ruh hâli düzelmiş sayılırdı, bu da bir başarıydı. Sonunda Alex'in kararlı sesini duyduğumda bir rahatlamayla ona dönmüştüm, sonunda konuşuyordu ve ne hakkında olursa olsun zihninden geçenleri bizimle paylaşacaktı. "Şöyle yapacağız," dedi ve gözlerini her birimizin üzerinde gezdirdi. "Daha fazla beklemeyeceğim. Biz Nova'yla saraya gidecek ve en azından, bir hareket olup olmadığını gözleyeceğiz." 

"Alexander, bu iki kişi çok teh-"

Alex elini kaldırarak Darian'ı susturduğunda ikisinin de gerildiği gözümden kaçmamıştı. "Bu yolun başından beri mücadele ediyoruz ve sonunda yüzleşmemiz gerekecek. Bizi öldürmek isteselerdi, adresimizi bildiklerine göre zaten öldürürlerdi. Konuşmak istiyorlar." 

"Kim bunlar, Alexander? Bizi tuzağa çekmek istemedikleri ne malum?"

"Öyle olsa bile," dedi kuzenim, Darian'a karşılık. "Sizi de oraya beraberimde sürükleyecek değilim. Ama Nova'nın burada beklemeyeceğini biliyorum." derken bana sahte bir kızgınlıkla baktığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni çok iyi tanıyordu. Herkes uyuduğu anda evden çıkar, bir şekilde peşine takılmanın bir yolunu bulurdum. 

"Bunun bir önemi yok," diyen Darian, bu sefer keskin bakışlarımı üzerine çekmişti. "Her ne kadar maceraya atılmayı sevdiğinizi anlamış olsam da, bu intihardan farksız. Kara büyüyle iç içe geçmiş insanlara ve koca iki orduya karşı, iki kişi..." 

Sözlerinde haklılık payı olsa bile sesindeki küçümsemeden zerre kadar hoşlanmamıştım. Darian'la gözlerimiz birleştiğinde herhangi bir ifade takınmama gerek kalmadan, yumruk olmuş ellerime indi elleri. Ne hissettiğimi çok iyi anlamış olmalıydı ancak o da geri adım atmayacak gibiydi. 

"Haklısın," dedim bir anda. Darian'ın kaşları hafifçe çatıldığı anda, "Haklısın, Alex." diye ekledim. "Oraya gidelim ve kimin bizimle uğraştığını öğrenelim." 

Darian bir anda, ağır bir hareketle ayağa kalkmış ve işaret parmağını kapıya doğrultmuştu. "Kapıdan dışarı adım attığınız anda ölmeyeceğinizin bir garantisi yok. Plansızca, önlemsizce hareket edemezsiniz; bu noktada olmaz." 

GÖLGELERİN KRALLIĞI 2 - TILSIMWhere stories live. Discover now