14. Bölüm - Tekinsiz Canlılar

10 3 12
                                    

Nova

Buradan gitmek zorundaydım.

Kral seni almaya gelene kadar da ne demek oluyordu? Kaderim tekrar ve tekrar Albert'ın ellerine bırakılıyor olamazdı, hayır. İnfaz tarihini bekleyen bir mahkûm gibi burada oturup Azrail'imi bekleyemezdim, durum her ne kadar umutsuz görünse de.
Dün gece hiç uyumamıştım, aslında bana verilen odaya bile girmemiştim. Salondaki normal olamayacak kadar rahat koltuğun üzerinde sabahlamak ne kadar mantıklıydı, bilmiyordum ancak kapının önünde bir sürü asker beklerken, zihnimin içinde Darian'ın sözleri dolanırken uyumak söz konusu bile olamazdı. Her an içeri dalıp beni kolumdan tutarak dışarı sürükleyeceklerini düşünmek işkenceden farksızdı. Kral Albert ne yapacaktı? Alex ve Irvin'in öldüğümüzü düşünmelerini isteyeceği açıktı, onun işine yaramayacağıma göre yapabileceği tek şey beni öldürmek olurdu.

Bu düşünceyle midemin daha şiddetli bulandığını hissettim. O sırada merdivenlerin tepesindeki kapı tıkırdadı ve yavaşça açıldı. Dışarı adım atan Darian beni gördüğünde hareket etmeyi kesmişti. Gözlerim yavaşça üzerinde gezindi, tıkanmış nefesime yön vermeye çalıştım. Uzun paltosu, dağınık saçları... Hiçbirinden eser yoktu. Üzerine beyaz bir gömlek giymiş ve kollarını dirseklerine kadar sıyırmıştı. Altında siyah bir pantolon ve aynı renk botları vardı. Duş almış olmalıydı ki gri saçları nemli bir şekilde alnına dökülüyordu. Gözlerimi ayırmalıydım, derhâl.

"Sen..." dedi ancak sormasına gerek yoktu, ne yaptığım çok açıktı. Darian konuşmayı bıraktı ve aşağı inmeye devam etti. Sonunda geçip karşıma oturduğunda ona baktım. Yüzünde bunun olacağını önceden bilen birinin bıkkın ama umursamaz ifadesi vardı.

"Kendi uykusuzluktan öldürmeye çalışıyorsan bil ki işe yaramaz."

"Uykum yok." dedim sert bir sesle. Oysa ki arkama yaslandığım anda büyük bir esneme isteğiyle boğuşmuştum.

"Öyle mi?" Tek kaşını kaldırıp başını hafifçe yana eğdi. "Kızarmış gözlerin ve mor çevreleri öyle demiyor ama."

Gözlerimi devirmemek için tuttum kendimi. "Beni kaçırdığının farkındasın, öyle değil mi? Buraya tatile gelmedim. Hiçbir şey olmamış gibi odaya çekilip mışıl mışıl uyuyamam."

Darian'ın göğsü derin bir nefesle inip kalktı. Yüzünde mimik oynamıyordu ancak gözlerinde birçok duygunun oynaştığını görebiliyordum. Yine de hiçbirini belli etmemeyi ustalık derecesinde beceriyordu. "Sadece bir anlaşmanın gerçekleşmesi için bizimle işbirliği yaptığını farz et."

Bacaklarımı kendime çektim. "Öyle olmadığını biliyorsun."

"Biliyorum. Farz et dedim."

Gözlerimi bir kez daha devirdim ancak bu başımın sızlamasına sebep oldu. O kadar uykum vardı ki başım dönüyordu. Az sonra, onunla konuşurken uyuyakalırsam şaşırmayacaktım. Ayrıca susuzluktan da ölüyordum, lanet olası inadım yüzünden geldiğim andan beri koltuktan bile kalkmamıştım.
Darian'ın gözlerinin üzerimde gezindiğini hissederken sonunda yavaşça ayaklandı ve arkamda gözden kayboldu. Ondan tarafa bakmadım bile, gitmiş olmasını diliyordum. Ancak dış kapının sesi gelmedi, askerlerin sesi zaten buraya ulaşmıyordu. Darian elinde koca bir bardak su ve bir sandviçle geri döndüğünde getirdiklerine bakakaldım. "Uyumuyorsan en azından bir şeyler yiyip içmelisin." dedi iç çeker gibi. "Krala seni canlı olarak teslim edeceğimi söyledim. Bu gidişle kendi kendini öldüreceksin."

Kaşlarım alayla havalanırken, "Lütfetmişsin." dedim ve getirdiği suyu yana fırlattım. Cam yere çarpıp tuzla buz olurken ben ayaklanmış ve hiçbir şey olmamış gibi şahane tablolara yaklaşmıştım. "Senin vicdanına kalmadım, sen koca gece uyurken bir şeyler tükettim zaten. Aptal değilim."

GÖLGELERİN KRALLIĞI 2 - TILSIMWhere stories live. Discover now