5. Bölüm - Şah Mat

20 3 6
                                    

Drew'le evleneceksin.

Haftalar sonra onu gördüğümde zihnimde çınlayan tek cümle buydu. Vücudum ruhumdan sıyrılmış, birkaç ip aracılığıyla dışarıdan hareket ettiriliyor gibiydim zira buraya gelirken, böyle bir şey yaşayacağım aklımın ucundan geçmemişti.
Drew benim çocukluk arkadaşımdı, en yakın arkadaşım ve sırdaşım, dert ortağımdı. Kimsenin bilmediği sırlarımı ve korkularımı bilir, endişelerimi paylaşır, karanlıkta kaldığımda elimden tutan ilk ve tek kişi olurdu.
Onunla evlenmek ihtimal dahilinde bile değildi.
Tüm bunlar bir yana, ben zaten evliydim ve bu durumdan gayet memnundum. Sonucunda ne olursa olsun, parmağımdaki yüzüğü çıkarmamaya yemin etmiştim ben.

Sarayda kalacağım zaman vakit geçirdiğim o odada, yılların biriktirdiği anılar üzerime çöreklenmişken, gözlerimi kapatıp yüzüme çarpan esintiyi hissettim. Temiz hava bile zihnimdeki tıkanıklığı açmaya yaramıyordu, tamamen allak bullaktım. Kralla konuşmamız şartından itibaren son bulmuştu, ona düşüneceğimi söylemiştim ancak yalnızca zaman kazanmak içindi.
Bunun düşünülecek bir yanı yoktu.

Ben, imkânsız olduğunu bile bile bambaşka bir adama kaptırmıştım gönlümü. Kalbimi elleri arasına alıp kaderimi kendisinde buluşturmasına izin vermiştim, bundan asla pişman olmayacaktım. Alexander'dan vazgeçmem mümkün değildi, benden uzakta olsa bile.
Gözlerimi kapattığım her an, deniz kenarındaki ev geliyordu aklıma. Tenimdeki nazik ancak arzulu dokunuşları, tutkuyla koyulaşmış gözleri, dudaklarının dudaklarımdaki hissi...
Gözlerimin dolmasına izin vermemek için devam eden savaşım buraya kadardı, kaybetmiştim. Ona böyle delicesine bağlanmışken, nasıl ardımda bırakacaktım. Bir an için dünyanın en mutlu, en şanslı insanıydım ve bir an için... hiç olmadığım kadar yalnızdım.

Ardımdaki kapı açıldığında hızla döndüm. İçeriye doğru temkinli bir adım atan Drew'i gördüğüm anda tuttuğum tüm kontrolü bırakmış, kaybetmiştim.
Hiçbir şey söylemeden kollarını açtığı an göğsüne kapandım ve içimdeki tüm acıyı bir zehir gibi akıttım. Bu süre boyunca yalnızca sırtımı ve saçlarımı okşamış, sakinleşene kadar sessizliği benimle paylaşmaya gönüllü olmuştu.
Sonunda burnumu çekip ondan yavaşça uzaklaşabildiğimde parmaklarını çenemde hissettim. Drew, kendisine bakmamı sağladığı anda tanıdık mavi gözlerini kıstı ve bana sıcacık bir tebessüm sundu.

"Anlatmaya nereden başlamak istersin?"
*
Drew'le odadaki yatağın üzerine karşılıklı oturup konuştuğumuz iki saatin sonunda, derin bir nefes alabilmiştim. Konuştukça, anlattıkça rahatlamış ancak Alex ile olan evliliğimden bahsetmemiştim. Bu bilgi bana saklı kalmalıydı, en azından şimdilik. Bu saatten sonra kime, ne kadar güvenebileceğimden emin değildi zira kartlar yeniden dağıtılıyor gibi hissediyordum. İleriye dönük bir planım yoktu, bu yüzden mümkün olduğunda zaman kazanmalıydım.

Drew hiç soru sormamış, araya girmemişti bu yüzden detaylıca, kusursuz bir şekilde olup biteni anlatabilmiştim. Sonunda arkasına yaslanıp gözlerini yüzümde gezdirmeye başladığında, gerilmiştim. "Ne oldu?" diye sordum rahatsızca.
Kaşları havalanırken, "Ne olmamış ki, Alessi?" diye sordu. Mavi gözlerinde neredeyse heyecanlandığını düşüneceğim ışıltılar belirmişti. "Seni karanlık bir ölüm çukurunda kaybettiğimizi sanarken... Bambaşka bir dünya keşfetmişsin. Benzersiz bir deneyim olmalı, sonunda sağ salim geri döndüğün için mutluyum."

Beni hayal kırıklığına uğratan hangisiydi, bilmiyorum. Anlattığım ve anlatırken duygularımı tam anlamıyla kattığım onca olaya bu kadar yüzeysel yaklaşmış olması mı yoksa bunu bir deneyimden ibaret görmesinin beni korkuttuğu gerçeği mi... Bu yalnızca bir deneyim ya da yıllar sonra, gözlerimi boşluğa dikerek ve tebessüm ederek hatırlayacağım bir hatıradan ibaret değildi, hayır. Bu benim hayatımdı. Orada olup biten her şey benimle alakalıydı, bana aitti ve bunları basit birer yaşanmışlıktan ibaret görmeyi reddediyordum. Sırf bu yüzden Drew'e kızamazdım elbette, ancak ne yapacağımı da şaşırmış hâldeydim. Sırtımı yaslayacağımı düşündüğüm iki kişi de beni tam anlamıyla hayal kırıklığına uğratmıştı ve şimdi daha büyük bir çıkmazla karşı karşıyaydım. Drew de buna tuz biber eklemek ister gibi bir anda, "Babamın planından haber olduğunu duydum." dedi. Gözlerindeki ışıltılara anlam veremeyerek baktım. "Hangi plan?" Korktuğum o cevabı vermesini istemiyorum ana belli ki bu kaçınılmazdı.

GÖLGELERİN KRALLIĞI 2 - TILSIMWhere stories live. Discover now