🔸5.BÖLÜM: EFSUNLU KIVILCIMLAR

305 63 4
                                    

Gözlerimi açtığımda çok daha iyi hissedeceğimi umut ediyordum ama nasıl olduysa daha kötü bir haldeydim. Hem her yerim ağrıyordu hem de halsizliğim azalmak yerine daha da artmıştı. Parmağımı oynatacak hâlim bile yoktu ve boğazımda da iğrenç bir ağrı belirmeye başlamıştı. Neyse ki Damien Abraham'a hasta olduğumu haber vermişti. O da yapabildiği en kısa süre içinde odama bir doktor getirmişti. Benim yaşlarımda görünen genç, kadın doktor bana şaşkın bir bakış attı. Kim olduğumu anladığını o zaman anladım. Gerçekten de herkes benim hakkımda konuşuyor olmalıydı. Neyse ki kadın hemen kendini toparladı ve hiçbir şey fark etmemiş gibi davranarak ateşimi ölçtü. Beni yarım saat muayene ettikten sonra bir iğne yapıp, dün geceki ilaçtan daha kötü bir tada sahip olan bir ilaç verdi. Sirke, şalgam ve limon suyunun karışımı gibi bir şeydi. Neredeyse kusacaktım! İlaç almaktan cidden nefret ediyordum! Ağzımdaki tattan kurtulmak için hızlı bir hareketle komodinin üzerinde duran su dolu bardağa uzandım. Abraham ne düşündüğümü fark etmiş olmalı ki, hafifçe gülümser gibi oldu. Gözlerimi devirerek bardaktaki suyu tamamen bitirdim. Doktor, işini bitirince bir köşede bekleyen Abraham'a dönerek "Biz dışarıda konuşalım mı? Hastanın biraz dinlenmesi gerekiyor." dedi. İtiraz etmeden kendimi yatağa bıraktım ve yumuşak yastığıma sarılarak gözlerimi kapattım, yüz yıl daha uyumak istiyordum...

Abraham arkasından kapıyı kapatmadan önce yumuşak bir tonla "Burada kal ve iyice dinlen, Vanessa. Birazdan geleceğim." demeyi unutmadı. Belli etmemek için elinden geleni yapıyor olsa da endişeli olduğu her hâlinden anlaşılıyordu. 

Güçsüzce başımı salladım. "Mmm..."

"Bir şeye ihtiyacın olursa sadece seslen."

"Mmm..." dedim.

Abraham gülerek odadan çıktı.

Etrafımı kaplayan sessizlik, dışarıda kopan fırtınaya rağmen bir an çok huzurlu geldi. Bunun keyfini çıkarmaya kararlıydım, başımı daha da yastığa bastırdım ama sonra Abraham'ın ve doktorun sesi kulaklarıma ulaştı. Kapının hemen önünde oldukları için onları duymak konusunda hiç bir zorluk çekmiyordum. Gözlerimi yavaşça açtım ve durumum hakkımda konuştukları için istemsizce onları dinlemeye başladım. Önce doktorun sesini duydum. Durumumu açıklarken işinin getirdiği sıradanlıktan dolayı sesinde en ufak bir telaş ya da endişe yoktu.   

"Sadece soğuk algınlığı. Ona verdiğim ilaç ateşini düşürür ve ağrılarını hafifletir ama kendine dikkat etmesi gerekiyor. Hiç değilse öğünleri aksatmaması lazım. Bunun dışında endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum."

Abraham, rahatlamış bir sesle "Geldiğiniz için teşekkürler." dedi.

"Eğer herhangi bir değişiklik olursa veya ihtiyacı olan başka bir şey, beni çekinmeden arayabilirsiniz."

Bu sözlerin birkaç dakika ardından uzaklaşan adım seslerini işittim, doktor ayrılıyor olmalıydı. Duyacak başka bir şey olmadığını düşünerek biraz daha dinlenmek için gözlerimi kapatmıştım ki, çok geçmeden Abraham'ın sesini bir kere daha duydum. Kiminle konuştuğunu merak ederek gözlerimi aralayıp bakışlarımı kapıya diktim. 

"Doktor ona kuvvetli bir ilaç verdi. Ateşi birazdan düşer. Bu arada, onunla ilgilendiğin için teşekkür ederim."

Kaşlarımı derin bir merakla çattım. İlgilenmek mi? Ah, bekle. Yoksa o... Düşüncelerim Damien'ın güzel, soğuk sesiyle kesildi. "Elbette. Sorun değil." dedi gerçekten de sorun değilmiş gibi bir tavırla. Bunca zamandır orada mı bekliyordu? Dün gece bana söylediklerini anımsarken dudaklarım cılız bir gülümsemeyle titredi. Bir de benim için endişelendiğini de itiraf etmişti.

Gladyatör: Özgür Ruhlar (2)Where stories live. Discover now