🔸4.BÖLÜM: DERİN DUYGULAR

295 65 16
                                    

Geçen her saat omuzlarımın üzerine ağır bir yük gibi binerken kaslarım aynı pozisyonda saatlerce oturmanın ağırlığından sızlıyor, yorgunluk göz kapaklarımın üzerine baskı yaparak beni uykunun derinliklerine çekmeye çalışıyordu. Uzun bir uykuya ihtiyacım olduğunun farkındaydım, özellikle de akrep gecenin ikisine yaklaşırken... Ama bu anahtarı çalıştırmanın bir yolunu bulmalıydım ve kahretsin ki saatlerdir üzerinde çalışıyor olmama rağmen sorununun ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Üstelik hem uykusuz, hem bitkin, hem de stresliydim. Bakışlarımı bir kere daha masanın üzerinde duran anahtara çevirirken uzun uzun oflamamak için kendimi zor tuttum. Kablolar ve diğer bağlantılar eksiksiz görünüyordu. Temas sorunu yoktu ve pillerinin de dolu olduğundan yüz de bir milyon emindim ama düğmeyi her çevirdiğimde çalışmayan anahtar benimle alay ediyor gibiydi. Bu kadar pahalı bir maddeden yapılmasaydı eğer onu duvara fırlatıp kırmaktan çekinmezdim. Böyle şeylerde başarısız olmaya cidden katlanamıyordum. Bu düşünceyle masamda öne eğilerek şakaklarımı ovuşturdum, sürekli başımı döven şiddetli baş ağrısını hafifletmeye çalıştım. Masanın lambasından gelen soluk ışık duvarlara uzun, uğursuz gölgeler yansıtarak dışarıdaki ürkütücü fırtınaya uygun bir atmosfer oluşturuyordu- sıkıntıdan toz zerreciklerinin lambanın yumuşak ışığında dans ettiğini görebiliyordum.

Abraham'ın hâlâ gelip uyumamış olmam hakkında söylenmemesi garipti ama muhtemelen bir noktada uyuyakalmış olmalıydı. Bardağa dolu tarafından bakmaya çalıştım. En azından istediğim kadar çalışabiliyordum, değil mi? Her ne kadar anahtarı tamir edemiyor olsam da.

Dalgın bir şekilde Abraham'ı düşünürken düşüncelerimin rüzgarı başka yöne saptı ve odağım istemsizce oğlu Peter'a kaydı. Bir üzüntünün kalbimi esir almasına engel olamadım çünkü Peter benim sırdaşım, yoldaşım, en yakın arkadaşımdı. En azından bir zamanlar öyleydi... Ama şimdi son karşılaşmamızın anısını ararken sadece kırık parçalar buluyordum. Hayal kırıklığımı besleyen şey Peter'a duyduğum kızgınlık değildi, aramızdaki uzaklaşmaya duyduğum şaşkınlıktı. Hayır, benden 'hoşlandığı' için ona kızgın falan değildim. Hiç olmamıştım. Sonuçta insan hislerini kontrol edemez, değil mi? Tıpkı onu iyi bir arkadaş olarak görmemi kontrol edemediğim gibi. Ona kızgın olmamın tek sebebi Damien'a olan kaba, affedilemez tavrıydı. Damien'dan o kadar nefret ediyordu ki olmadığı biri gibi davranıyordu; Narsist, kaba ve kıskanç. Onunla yüzleşmek, parçalanmış ilişkimize barışı yeniden getirmek istiyordum ama o iğrenç tavırlarını düzeltmeden onu bu malikaneye sokamayacağımı da biliyordum. Bazen öyle şeyler söylüyordu ki Damien'ı geçtim ben bile ona yumruk atmak istiyordum! Yine de bir zamanlar paylaştığımız arkadaşlığa duyduğum özlemi bastıramadım. Sonra Damien'a olan tavrını hatırlayıp kaşlarımı sertçe çattım. Neden yapıyordu bunu? Neden bu kadar kabaydı? Neden bu kadar nefret doluydu? Bunca yıldır evimde her yaştan bir sürü çalışan olmuştu ama nedense sadece Damien'a olan nefretini kontrol edemiyordu. Bazen tam bir şey gibi davranıyordu...

Pislik, diye düşündüm kendi kendime.

Yine de Peter'la en kısa süre içinde konuşmam gerektiğinin farkındaydım. Gerçi nerede kaldığını bile bilmiyordum. İyi miydi? Mutlu muydu? Benimle görüşmek istiyor muydu? Üstelik Abraham'ın Peter'ı özlediğinin farkındaydım. Karısını genç yaşta kaybettikten sonra oğluyla arasında kopmaz bir bağ oluşmuştu. Şimdi aynı şehirdelerdi ama benim çıkarıp durduğum sorunlar yüzünden doğru düzgün görüşmüyorlardı bile. Yeniden Abraham'ı düşünürken içimdeki sıkıntı katlanarak büyüdü. Bana belli etmemek için elinden geleni yapıyor olsa da Peter'in bu eve gelmiyor olması canını sıkıyor olmalıydı. Açıkçası benim de canımı sıkıyordu. Dünyayı gezmek için bizi terk ettikten yıllar sonra Westland'a geri dönmüştü ve bir gün bu olduğunda işlerin böyle gideceğini asla hayal etmezdim. Aslında hiçbir şeyin böyle gideceğini hayal etmezdim. Başkan Eugine, Asiller Meclisi, Damien, Yeraltı Şehri... Hiçbiri gelecek planlarımın arasında olmamıştı ve şimdi bile geleceğim o kadar belirsiz görünüyordu ki...

Gladyatör: Özgür Ruhlar (2)Where stories live. Discover now