21. FARZİN

145 41 36
                                    

Yazarın notu: Bölümün içinde geçen İsis ve Osirisin hikayesi şahsım tarafından detayları ile birlikte yeniden yazıldı. Bu hikayeyi hiç bir arama motorunda aratıp bu şekilde okuyamazsınız. Elbette ki efsaneyle benzeyen yerleri var çünkü onların asıl hikayesini temele alarak ilerledim.

Farzin:Kraliçe

❄️

Benim için ufak bir dünya inşa eden babamın sınırlarında yaşarken hayat daha acımasız geliyordu. Uykunun olmadığı, psikolojik çöküşlerin içerisinde dışarıdan saklanırken daha farklı yaşıyordum ve tek dileğim iyileşmekti. Babamın bana taktığı ayakları, kolları atıp kendi bedenimin kontrolünü sağlamak istiyorken, bunu her yaş aldığımda Tanrıdan diliyordum.

Ama ters giden bir şeyler vardı. Dileğim, babamın ilaç firması adı altında uyuşturucu satıcılığı yapma ihtimalini, kimsenin bulamadığı bir yerde saklanmasını ve ya doktoruma karşı bir şeyler hissedip onun yanında gerçeği aramak için savrulmamı kapsamıyordu. Tüm bunlar bedenimde kontrol edemediğim ve daha önce şahit olmadığım değişimleri de beraberinde getirirken; Ars'ın da normal bir insan olmayışı işleri daha da ilginçleştiriyordu. Ne yapacaktık, nasıl ilerleyecektik, ben kimim, Ars kimdi? Tam olarak bize ne oluyordu hiç bir fikrim yoktu.

Araç tekerinin girdiği karlı yolda bedenimin sarsılması ile yarım saattir sessizliği beslediğim düşüncelerimden sıyrıldım. Geldiğimiz tepelik arazi bilmediğim bir orman yolunda devam ediyordu. Ağaçların üzerinde ki seyrek karlar daha da ilerledikçe kalınlaşıyor, zemine kadar yayılıyordu. Gözlerim ön camdan gökyüzüne tırmandı. Ay kırmızıya boyanan yüzünü çatlaklarından yansıtarak yıldızlara da bulaştırmıştı. Bu gece yıldızlar dahi aşkar rengindeydi. O günden sonra her gece yıldızlar kayarak ayın yaralı bağrına düşse de değişir diye düşündüğüm rengi hala kanlı görünüyordu.

"Sence Ay niye böyle gözüküyor? Kanıyor gibi." Uzun süren sessizliği bozarken sesim bana yabancı geliyordu. "Kanlı ay tutulması bu kadar uzun sürmez ki zaten geçtiğimiz aylarda bir tutulma yaşadık. Bunun bir nedeni olmalı." Vizoli'nin yüzünün gerçek haline dönüştüğü, aynı zamanda pelerin takan birinin yanında dev bir kurtla karşımıza çıktığı gece ay bu halini almıştı.

Yola sapladığı gözleri bir kaç saniye gökyüzüne kaydı ve tekrar eski konumuna döndü. "Dünyayı etkilemediğine göre nedeninin bir önemi yok." Ona değdirmemek için çaba sarf ettiğim harelerimi camdan dışarıya çevirdim ve aramızda ki sessizliğin iplerini uzattım. Kafasında bu durumla ilgili düşüncelerin dolaştığına adım kadar emindim. Benimle niye zihninde tartıp biçtiklerini paylaşmıyordu bilmiyordum.

"Bu şekilde, öylece Rüzgarın olduğu yere mi gideceğiz? " Elinin birini araca sığdırmakta zorlandığı bacağının üzerine koydu ve tek elle aracı sürmeye devam etti. Bana dönüp bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra ona fırsat vermeden konuşmaya devam ettim. "Ters giden bir şeyler var, Rüzgar yanında her kim varsa insan olmadığını söyledi. Bu bizi de tehlikeye atmaz mı? Ne olduğunu bilmediğimiz bir yere gidiyoruz. Neden Kebir ustayı aramıyoruz?" Ellerimi birbirine bastırıp ön camdan dışarıya bakmayı sürdürdüm. Panik halindeydim, savunmasız bir şekilde açık hedef olurduk.

"Bende yanımda tam insan olmayan biriyle gidiyorum." dediğini algılayıp kafamı ona çevirmem aynı saniyede gerçekleşmişti. Yoldaki bakışları usulca bana döndüğünde gözlerimi ondan kaçıracağımı zannederken aksine ona dik dik baktım.

"Tüten soba bacası gibi etrafında siyah dumanlar dolaşan bir adama göre sen çok insansın değil mi?" Boğazından gelen bir sesle güldü, gerçekten nasıl bu kadar rahattı anlamıyordum. Kafasını çevirip bana keskin hatlı yüzünü sunarken bakışlarında yaramaz ifadeler dolaşıyordu. Alt dudağını bir tur yaladığında bana bir kaç saat öncesini hatırlattı. Gözlerim daha da aralandı ve bakışlarımı ondan kaçırdım.

İZMİHLALWhere stories live. Discover now