5. SUSURRUS

713 198 1.6K
                                    


🗝 V. SUSURRUS 🗝


Bir kırılma noktası vardı. Her insanın mutlaka yaşadığı ufakta olsa bir anda, bir sözde veya bir tavırda; içinde sıkıca tutunduğu dalı paramparça eden o kırılma noktasına ulaşıyordu.

Benim içimde ki halatın buz tutan düğümlerinin ilki, bu gece kırılmıştı.

Korku duygusunu en iyi benim bildiğimi düşünürdüm, bu geceyi yaşamadan önce bu hayatta ki en korkak insanın ben olduğuma emindim. Yanılmıştım, yanılgı o kadar hızlı koşup çarpmıştı ki göğsüme, kaburgamı un ufak etmiş ve kalbimi kalıntıların arasına gömmüştü.

Asıl korkunun rengini ilk defa görmüştüm. Gördüğüm rüyaların dışında; gerçekten böyle bir şey yaşamak, ölümle burun buruna gelmek dehşet vericiydi. Gerçekliğin uğursuz elleri yakamı kavramıştı. Evet korku bana bu gece kendinin tam olarak kim olduğunu tanıtmıştı.

"Babam..." Aracın yolda yağ gibi kayan tekerleklerinden çıkan sesleri duyuyordum. Derin bir çukura giren aracın tekerlekleri koltukta sallanmama neden oluyordu. Farkındalık dudaklarımdan o kadar kısık sesle fısıldamıştı ki yine de aracı kullanan adam beni duymuş bakışlarını bana çevirmeden konuşmuştu.

"Emin ol senden daha iyi başının çaresine bakıyordur." Caddelerin ışıklandırmaları yüzüme çarpıp beni bir aydınlığa bir karanlığa çıkarıyordu. Ellerimi kucağında birleştirdim ve onları izlerken ağlamamak için kendimi büyük bir güçle tutmaya çalıştım. Evet babam başının çaresine bakabilirdi ama bu onun için endişelenmemin önüne geçemezdi.

"Daha fazla insana zarar vereceklerini zannetmiyorum." Beni rahatlatmak için mi böyle kendinden emin konuşuyordu? Sanmıyordum bu adamın böyle ince düşünceli biri olduğunu zannetmiyordum. Gözleri bir anda önüne makas atan aracın plakasında dolaştığında, sesi kendinden emin ifadesi düzdü.

Ses tonu zihnimin kapılarına beyaz güller bırakıp kaçıyordu.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sorarken tedirgindim. Bu gece beni bir çok kez kurtarmış bir adam olsa da yine de adını dahi bilmediğim bir yabancıydı.

"Bizim için daha güvenli bir yere." Elini bana doğru uzatıp önümde ki torpidoyu açtı. Bunu yaparken elinin dış yüzü dizlerime sürtünmüştü. Ellerimi birbirine bastırırken bacağımı kendime doğru çektim. Açılan bölmeden ufak bir cam şişe çıkardı ve bana uzattı.

"İç bunu, yüzün bembeyaz kesmiş." Elinde tuttuğu su şişesini alıp kapağını açtım. Ağzımın içi o kadar çok kurumuştu ki dudağıma dayadığım şişenin ufak deliğinden daha çok su gelsin istiyordum. Suyun bir kısmını içip ağzını kapatmıştım ki, uzanıp şişeyi büyük elleriyle kavradı ve gözüyle akıp giden trafiği kontrol ederken bir yandan da kapattığım kapağını baş parmağıyla çevirerek açıyordu. Kapak üzerime düşerken ona baktım.

"Az önce onu ben içtim." Dememe kalmadan şişenin ağzını dudaklarına bastırdı. Yutkunup ona bakmayı sürdürdüm. Yanaklarımın nesi vardı? Neden dünya da ki en sıcak yer orası gibi hissediyordum?

"Bulaştırabileceğin bir hastalığın yoksa kapat o ağzını, neredeyse bütün diş dizilimini görüyorum." Şişeyi bana uzatırken içinde kalan sıvının dökülmemesi için elinden aldım ve kapağını kapattım. Ona herhangi bir cevap vermedim çünkü tanımadığım bir adamla arabada tartışacak değildim.

Gözlerim geniş camdan dışarıya düştüğünde tek yaptığım ıslak, karlı zeminin hızla kayıp gidişini izlemekti. Omuzlarım koca bir düşünce kuyusu olan kafamı daha fazla taşıyamıyordu. Bu yüzden omuzlarımın kaburgalarıma doğru eğim kazandıklarını biliyordum.

İZMİHLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin