17. YIKIK KURALLAR

273 72 165
                                    

🗝 XVII. YIKIK KURALLAR 🗝


Vücuduma akseden yağmurun soğuk taneleri uyuşmuş bedenimi kendine getiriyordu. Her su damlasına sakladığım cansız çığlıklar tenime değerek gömdüklerimi ruhuma fısıldarken; ruhumun yarıkları kendine sıkı sıkı tutulmuş yerlerinden ayrılıp kanıyordu. Kanın puslu kokusu pürüzlü yollardan geçerek ciğerlerime olduğun da yuttuğum nefesi tükürmek istiyordum.

Saçlarım koşmamın verdiği hızla sırtımı döverken, kalbim göğsümde ki yaranın kapanmış derisini çekiştiriyordu. "Gümüşay!" Çığlığa benzer haykırışım karşıdaki ormanın ağaçlarını ürkütecek kadar şiddetliydi.

Ona duyduğum, adını dahi koyamadığım duygular toplanıp gözlerimden dökülüyordu. Anlamıştım, öyle bir anlamıştım ki; ona bir şey olma ihtimali benim bütün hislerimi alaşağı etmeye yetmişti. Bir kaç saniyede çökmüş gibi, hayat çizgim kısalmış gibi hissediyordum.

Yanına ulaştığım da titreyen ellerimi ona doğru kaldırdım ama dokunmadım. "G-Gümüşay..." Karnında ki kırmızı renk, soluk sıvıya bakarken soluğum kesiliyor gibi hissediyordum.

Başımı, beni sırılsıklam yapan yağmurun bir anda kesilmesi ile Arsa kaldırdım. Gözlerimiz buluştuğun da acıya dair hiç bir izin bulunmadığı yüzüne bakarken ifadesiz duruşunu izledim. Eli karnının üzerine doğru topladığı atleti bırakacakken panikle avuçlarımı elinin üzerine koydum. "Bastır, yarana bastır..." Dehşetle gözümden akan yaşların verdiği bulanıklığın arasından ona bağırdım. Sanki baskıyı azaltsa oracıkta ölecekmiş gibi hissediyordum.

Ölmesin istiyordum...

"Leyâl.." Titreyen elime bulaşan kızıllığa bakarken "K-konuşma, hastaneye gitmeliyiz. R-rüzgar yalvarırım yardım et, bir şey yapın!" Boğazıma kadar taşan yangın sesimden dökülüyordu. Ars'ın arkasına baktığımda Rüzgarın hala geriden koşarak geldiğini görüyordum. Büyük bir titremenin sardığı diğer elimde parmaklarımın üzerine koyduğumda "C-canın yanıyor mu? Nasıl o-oldu bu?" diye çatlayan sesim ile sordum. Başımı kaldırıp gözlerine bakarken ondan bir cevap bekliyordum çünkü ne hissettiğini göremiyordum. Bana bir yanıt vermemesini umursamadan tekrar konuşurken bayılacak gibi hissediyordum. "Böyle olmaz, Hastaneye gitmeliyiz. Nasıl bu şekilde ayakta durabiliyorsun? Ambulansı arayalım!"

Arkaya doğru başımı Eva'ya çevirdim. Veranda da şok olmuş öylece dikiliyordu. Vizolin de koşarak dış kapının önünde durduğunda hayretle bize bakıyordu. "Bir şey yap! Yalvarırım ambulansı ara! Turgut dediğin o adamı ara!" Eva transtan çıkmış gibi bağırışım ile irkilirken arka cebinde ki telefonu çıkardı.

"Kimseyi aramıyorsun." Başımı öyle bir hızla Ars'a çevirmiştim ki saçlarım sırtımda durmadan önce yüzüme sertçe çarpmıştı.

"Sen kafayı yemişsin!" Sesim çatlayıp dağılmıştı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Omuzunda ki yara iyileşti diye süper kahraman mı zannediyorsun kendini!" Ağlayıp kırılan sesimle ona sinirle bağırırken artık boğazım acıyordu. Bana kaşlarını çatıp baktığında, elini atletini toplayıp buruşturduğu noktadan çekecekken elinin üzerinde ki avcumu bastırarak buna engel oldum. "N-ne yapıyorsun? Delirdin mi ya, bastırmalısın yarana!"

"Niye böyle yapıyorsun, ölmek mi istiyorsun?" Yalvararak yaşlı gözlerle konuşuyordum. Titreten ellerimi karnında zorla tutuyorken sesim ağlamaktan kesik kesik çıkıyordu. Tenimdeki oyuklara yerleştirdiğim kozaların bir kaçı açılarak içine düşen korku tohumlarını toplarken; kalbim yenilerini eklercesine çarpıyordu. Göz pınarlarımın üzerine örtülen sıvı görüşümü bulanıklaştırmış, artık Arsın yüzünü seçmekte güçlük çekiyordum.

İZMİHLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin