37 Ben Allah

887 94 38
                                    

Aytuğ meseleyi anasına gardaşına anlatmak için obaya döndüğünde vakit bi hayli geçti. Genç adam hatunun peşinden obaya girmeyi uygun görmemiş nereye gittiğinden emin olması ardından yönünü çevirmişti. Aytuğ öyle üzgündü ki ne kadar zaman ortada boş boş dolandığının farkına bile varamamıştı. Laiası onu çok yanlış anlamıştı. Kabahat ondaydı. Fazla hassas ve her duyduğu cümleyi tedirginlik ile dinleyen kadın tam lafın orta yerinde olmayacak bir söz işitmişti. Genç adam ona sokulmasından endişelerini yanında gidermek istemesinden ölesiye memnundu da... Bu memnuniyet dahi onu günaha sevk ederdi. Aytuğ biraz daha ihtiyatlı olup verdiği tepkileri kontrol edebilseydi şayet birkaç güne hiç beklemeksizin alacaktı Laiayı... Genç adam elini sakalına sürtüp gözlerini kısarken hatunu biraz tanıdıysa o sözlerin altındakini duymadan kati surette yanına yanaşmayacağından da emindi. Aytuğda asla ağzını açmayacaktı. Böyle bir rezalet duyulursa insan içine çıkamazdı. Zamanla hatunu sakinleştirebileceğini ümit etmekten başka da bir çaresi yoktu...

Genç adam akşam namazına durup eda etmesi ardından duasından gök gözlü hatunu eksik etmeyerek kalkıp yemeğe oturmak için harekete geçti. 

"Haydi oğul seni bekleriz." Çolpan oğlunun durgun ifadesine bakıp iç geçirdi. 

"Abraham yok mudur?"

"Abraham Leylaya gitmiştir. Bugün hatunun babası ile epey konuştular. Önemli bir mektubu güvenilir bir alpe teslim etmemi istedi Abraham ailesine gidecekmiş. Bende Bakıtı yolladım ağabey."

"Eyi ettin Tuna..." Aytuğ kafa salladı. 

"Mektup nedendir ki oğul bir şey dedi mi?" Çolpan başını iki yana salladı. 

"Önemli dediyse öyledir..." Aytuğ kafa salladı. 

"Ağam... İşine karışmak haddim değildir. Emme bu olay fazla gizli olmaya başlamamış mıdır? "

"Herşey ayan beyan ortadadır Tuna. Git odamdan haritayı getir az süylöşölü... Bugün Leyla ile konuştum bana olan biteni anlattı hatun!" Aytuğ yutkunarak önündekilere baktı. 

"Hayır mıdır oğul... Durgunluğun bundan mıdır?" Çolpan endişe ile baktı Aytuğa. 

"Ben böyle hayır görmedim ana..." Aytuğ başını iki yana salladı. Tuna içerden bez haritayı getirdiğinde genç adam haritayı kucağına aldı. "Bismillahirrahmanirrahim. Hayde başlayasınız. Melaike yoruldu." diye mırıldanıp çorbadan içmesi ardından "Bu iş sandığımız gibi değildir... Hatun çok büyük işler etmiştir."

"Ne edecez ağabey. Büyük dediğin iş bizi bulmaya." 

Aytuğ kaş çatarak haritayı açıp İngiltere sınırının üzerinde İskoçya denen topraklara baktı. Laianın gösterdiği yerde iskoçyanın en ucu Higland dedikleri ada var idi. "Hatun buradandır..."

"Ora nere oğul?" 

"İskoçya imiş..."

Çolpan sağa sola bakındı. 

"Kuzey bölgesidir ağabey... Bu hatun bunca yolu nasıl ola geldi?"

"Orasını biliriz Tuna Abraham getirmiştir." Aytuğ kafa salladı. 

"Arabın Sikoç ile işi ne ola oğul?"

"Hatunun amcası tüccar imiş oradan tanıdığıdır." Aytuğ iç geçirdi. 

"Bu olay çorba olur ağam..." Tuna kaş çattı. 

Aytuğ derin bir nefes çekerek olan biten duyduğu herşeyi anası ve gardaşına bir bir anlattı. Genç adam dolan gözlerini yeniden hatunun geldiği dağlık bölgeye çevirip elini üzerine koyarken Laia ile olan kısıma ne gibi bir açıklık getireceğini bilemez haldeydi. 

LEYLADär berättelser lever. Upptäck nu