11 - Misafir

800 88 23
                                    

Darius Laia'ya saldırırken...

"Tunahan! Durun şurada bir parça dinlendirelim atları. Otağa az mesafe kalmıştır. Devam ederiz." Aytuğ gözlerini kısarak etrafa bakındı. Otağdaki keşmekeşe girmeden evvel bir parça nefes alması şarttı. 

"Olur ağabey. " Tunahan arkasından gelenlere bağırdı. "Bakıt !Durdurun atları şurada dinleneceğiz. " Genç adam ağabeyi gibi atından aşağı atlayıp hayvanı gölgeliğe sürmeye koyuldu. "Gitmek istemezsin de mi?"

"Hem isterim, hem istemem..." Aytuğ çenesini sıvazladı. 

"Toy (meclis, toplantı) karışacak ağabey. İhtiyarlar ne diye biz gideriz sual edecekler." Tunahan atın yularını ağacın dalına asıp boynunu sıvazladıktan sonra matarasından su yudumladı ardından ağabeyine uzattı. 

"Sağolasın." Aytuğ' da biraz boğazını serinletip evvela tepedeki güneşe baktı ardından dönüp kardeşinin omzuna vurdu. "E o kadarını da senin çenen hallediverir gardaş!"

"Hay benim çeneme!.." Tunahan ellerini beline koyup etrafa bakındı. "Anamla uğraşmam bilesin"

"Sen onu bana bırak!" Aytuğ öteden gelen adamlarına eliyle işaret edip olduğu yere çöktü.

"Şimdi bu Lazar ile Tırıvırı bize mi diklenecek beyim!" Kutay kafasını kaşıdı. 

"Tırıvırı ne Kutay?" 

"Beceremezüz!"(beceremeyiz) Kutay "Tvrtko" demeye çabaladı. Beyi kendisini düzelttiğinde ise elini savurdu. "Tırıvırı beyim. Uğraşma boşuna."

Aytuğ adamlarla birlikte arkadaşına güldü. Ardından ellerini dizine vurdu. "Bu Tırıvırı ile Lazar şehsadem Beyazıt'ın dediğine göre haçlı ordusu kurup bize saldırmaya niyetlenmiş. Gavur atağına bizde katılacağız elbet. "

"Uzun zamandır savaşmazidük!(savaşmıyorduk)" Bakıt ardına yaslanarak iç geçirdi. 

"Sen gel bunu otağa dillendir Bakıt." Tunahan kaş çattı. "Toy karışır."

"E sen varsın ya beyüm. Tırıvırı dersün bize gelir sokuş(savaş) ister dersün. Bay(zengin) olacağuz bay bay dersün(dersin)..." Kutay sırıttı. "nazük nazük"

"He Kutay he!" Tunahan kendisine gülen ağabeyine kaş çattı. "Sorunu evvela senin baban çıkarır ona ne edecez?"

"Başını alsak anam çığıracu(bağıracak), öteye sürsek otağ ayaklanacu(ayaklanacak), heç bir şey edemezüz ona beyüm" Kutay kafasını kaşıdı. 

"Azamat bey konuşmakta özgürdür. Bilgedir. Atamın yoldaşıdır. O ne isterse desin." Aytuğ gerinen Kutay'a şöyle bir baktı. "De sende düzelt az şu söyleşini. Divana gideriz şehzade eteği öperiz"

"Ben ağdalı söyleş etmem." 

"Etme gardaş! Bende etmem beyim!" Bakıt da diklendi. "Koskoca han, şehzade, evvela o bilsin kendi dilini ağzını!"

"Dumrul şu çıkından iki somun bölüver." Tunahan adamına el etti. "Acıktık."

"Av edelim keklik yiyelim beyim!" Bakıt ayaklandı. "Aha da bu aygır üçünü beşünü indirir şimdi" dedi Kutay'ın sırtını ayağıyla dürterek. 

"Edesiniz." Aytuğ kafa salladı. 

"Hiç gidesin yok." Tunahan ağabeyine sırıttı. 

"Hiç!" Aytuğ bağdaş kurup dizlerini ovaladı. "Bir şey tutar sanki beni burada. "

"Anamın çenesidir o!" 

"Sus bre!" Aytuğ ağzına somundan bir parça atıp toyda olacakları düşünmeye koyuldu. Kimsenin haçlıdan savaştan çekincesi yoktu lakin Murat Han'ın seferleri çoktu. Şu sıra yeniçeri pek bölünmüştü. Şehzade Beyazit'ın da dediği gibi önden müdahale şarttı. Genç adam Kutay ve Bakıt'ın hızla yanlarına gelmesiyle doğrulup suratlarındaki bozuk ifadeye baktı. "Ne var yine?"

LEYLAWhere stories live. Discover now