"Akşama kururlar baba merak etme. Sen kahvaltı edip dinlenmene bak. Anne sen de. " Genç kız yatağın baş tarafındaki sandığı açarak içinden Yaman'ın ona aldığı kaftanı çıkarttı. "Bunu giy... Sonrasında sana kumaş alırız burada yeni elbiseler diktiririz."

Jenna kaftana bakıp kumaşını inceledikten sonra kızına gülümsedi. "Bu güzel bir kumaş."

Genç kız annesinin kaftanı giymesine yardımcı olduktan sonra gerileyip ona baktı. Bunun içine sığacak kadar zayıflamıştı. "Güzel oldu..."

"Bu kadına herşey yakışıyor... " Robert sofraya gidip baktıktan sonra eğilip oturdu. Kırılıyordu her yeri. Adam kızının kaseye süt koyması üzerine başını kaldırıp baktı. "Sanırım bırada çay yok."

"Aslında çay yerine çorba içiyorlar lakin değişik kokulu birkaç ot demleyip içtikleri oluyor." Laia gözlerini kıstı. "Evet hastayken... Kahvaltıdan sonra Servi Ana'den isterim."

"Ana? " Jenna kızına baktı.

"Laia annesine de süt koyması ardından gülümsedi. " O bana çok baktı... Yani buraya geldiğimde... "

"Buraya nasıl geldin Laia? Abraham gemiden kaçtığın zamana kadar olan süreyi anlattı. "

"Baba... " Laia başını önüne eğdi. "Ben Abraham'ın ne kadar iyi bir insan olduğunu biliyorum. Ona minnettarım lakin iyi niyetli de olsa... Ben Mısır prensi ile... "

"Evlenmezdin... " Robert kafa salladı. "Bunu biliyorum. "

"Onu ve Adelard Amcam'ı hayal kırıklığına uğratmak korkunçtu lakin o an düşünebildiğim tek şey bir başka yerde tanımadığım adam ve diğer iki kadın ile olmak istemememdi... " Laia içinden şükredip anne babasına baktı. "Oradan kaçtım ve o sırada Antalya'da ki handa bir bizanslı tüccar ile katşılaştım. Bana birkaç defa yardım etti. Ardından ondan ayrılıp söylediğim gibi Constantiniye'ye gelmek için yola koyuldum ve yarı yolda yeniden Ignatius ve yanındaki pislik ile karşılaştım. Timurlu kısık gözlü haydutlar ile mücadele ediyorlardı. Bende yardım ettim...Onların da aynı yere gittiğini birlikte gidebileceğimizi söylediler... " Laia insanın bir başına kaldığında ne denli çaresiz olduğunu hatırladığında önündeki kaseyi gözledi. "Meğer kadın taciriymiş."

"Tanrım... Ah tanrım! " Jenna elini ağzına kapatırken kocası elindeki tahta kaşığı kırıverdi.

"Benimle baş edemeyeceklerini bildiklerinden yandaşlarının yanına gidene kadar herşey normaldi... Ardından ellerine düştüm... Diğer kızlar ile birlikte... Bizi zincirlediler. Gece kızlardan yardım alıp kaçmaları için yardım ederken yakalandım... " Laia babasının kıpkırmızı kesen yüzüne ve annesinin dolu gözlerine karşın gülümsedi. "Adamlardan birinin burnunu koparttım baba. İnsan dişlerinin istediğinde nasıl bir silaha dönüşebileceğini keşvettim. " Laia kendince kafa salladı. "Adam kurtulamayacağını anladığında elim kolum bağlı olduğundan beni biraz patakladı... " Laia gözlerini kırpıştırdı. İki hafta kadarcık yataktan kalkamayacak kadar azdı lakin o kadarını bilmelerine gerek yoktu. "Sonra Türkler geldi... Aytuğ ve alpleri. Hepsini hakladılar... Beni de buraya getirdiler.O zamandan beri buradayım... Bana çok iyi baktılar. Kendi evimi verdiler, beni aralarına aldılar... Dillerini öğrettiler... Sizi aramak için sık sık Constantiniye'ye geldim ve son gelişimde oradaymışsınız... Aytuğ bir dostuna bahsetmiş... "

"Aytuğ? " Robert başını yana yatırdı.

"Bey... Aytuğ Bey... Bu toprakların l-lordu... " Laia bakışlarını kaçırdı.

"Şu sarıldığın güzel lord? " Jenna dudaklarını dişledi.

"Nesi güzel kara marsık! Longness canavarına benziyor! Herif bana kadın muamelesi etti utanmadan!" Robert mızmızlandı. "Ah başım... Her yerim ağrıyor! "

LEYLAWhere stories live. Discover now