"Pekala..." Robert iç çekerek kafa salladı.

"Allah'tan umut kesilmez... "

"Jennam... " Robert iç geçirdi. Aynı söz ile ona ümidi vermişti Jennası...

Jenna bitkindi... Dayanmaya çalışıyordu lakin çok zorlanıyordu. Sürekli yeni bir yere gitmek hiç durmadan mekan değiştirmek onu çıldırtmak üzereydi hastalığı iyice nüksetmiş girdikleri her odayı temizlemekten elleri paramparça olmuştu. Kadın çaresizce cam kenarına oturup dışarıyı gözlemeye koyuldu. Biçareydi Jenna... Robert'in güçlü tutumuna sığınıyordu lakin ne yapacağını da nasıl yaşayacağını da bilmiyordu... Her işini kendi yapması değildi sorun ya da bu tuhaf kıyafetler... İhtişam da değildi. Jenna ailesini istiyordu. Ağabeyini, Callie'yi, diğerlerini... Dayanmak güçtü... Kızının artık hayatta olmadığını öğreneceği gün ne yapacaktı işte o konuda hiçbir fikri yoktu. Jenna şişen ayaklarına ve tüm vücudunu saran kırmızı büyük lekelere bakarak iç geçirdi. Gün geçtikçe yayılıyorlardı. Kadın titreyerek üzerine yataktan örtüyü alıp sarındı ve yerdeki minderde ayaklarını toplayarak oturmaya devam etti.

Robert saraya tüccar olarak girmiş güzel ipekli kumaşları harem dedikleri yerde bir ağa kadına Abraham ile göstermişti. Bu esnada Abraham oradaki adamlardan biri ile konuşmuş ve bir kese altın ile içeride Laia'yı tarif ederek soruştırmuştu. Adam ise girmiş ve dört adet sarışın mavi gözlü üstleri başları gözlerine dek örtülü genç kızı çıkarıp ağa kadının seçtiği kumaşları almaları için getirmişti. Bu kızların hiçbiri Laia değildi. Robert nedense durumdan memnundu çünkü koca prens sarayından Laia'yı çıkartmasına imkan yoktu. Burası İskoçya değil Abraham ise Ian değildi... Adam birkaç saat sonra kaldıkları hana geri döndüklerinde Jenna'yı cam kenarında oturur bulduğunda haberi vermek üzere kadının yanına gidip kırmızı yüzüne ve örtü altında titreyişine baktı.

"Jenna? " Robert karısının üzerindeki örtüyü sıyırıp buz tutan parçalanmış elini avuçları arasına aldıktan sonra ateşini kontrol etti. Tanrım yanıyordu. "Jenna iyi misin? "

"Biraz üşüyorum Robert."

"Tamam pekala hadi şu üzerini çıkaralım ben bir hekim soruşturayım ... " Adam karısının üzerindeki kaftanı sıyırıp boynundaki kızarıklıkları gördüğünde çevirip gömlek bağlarını çözerek içine baktı. Tüm vücudu pütürlü, büzüşük kızarıklıklar ile doluydu. "Jenna bunlar ne Jenna! "

"Bilmiyorum Robert..." Jenna iç geçirdi.

"Tamam pekala... Birşey yok... Yediğin dokunmuştur Jennam... Burada bekle ben bir hekim bulacağım! "

"Ölecek miyim Robert? " Jenna içini çekerek ağlamaya koyuldu. "Kızımı göremeden... "

"Hayır Jenna bu a-alerji... Birşey yok olmayacak! " Robert karısını sarıp yatağa götürdükten sonra geldiği gibi çıktı odadan.

---

Laia yataktan bitkin çıkmıştı. Eli ayağı kalkmıyordu bugün içi tükenmiş gibiydi. Genç kız, Aycan'ın düğününden sonra biraz içine kapanmış, biraz tedirginleşmişti. Aytuğ Bey ile de karşılaştığı vakit adam selamı dışında pek kelam etmediğinde Laia içinde birşeylerin burulduğunun farkına varmıştı. Rüyasında annesine sarıldığını görmüştü. Onları ne kadar özlediğini hatırlamak ise cabasıydı... Ayak sürüyerek gitti cumaya. Fakih'in güzel sözlerine ihtiyacı vardı. Laia hatunlar için yapılan alana girip evvela güzel halılara süslü güzel duvarlara baktı. Misk gibi kokuyordu. Genç kız kendi kendine tebessüm ederken ön tarafa geçerek sertını mabedin duvarına yaslayıp oturdu ve çekili perdeyi aralayıp oradan yalnızca Fakih'i görebileceği kısma bakmaya koyuldu.

LEYLAWhere stories live. Discover now