Bölüm 23

1K 134 70
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİYLE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Karısının artık yemeklere iştirak etmeyeceğini anlamıştı. Bir hafta boyunca onu beklemişti ama Victoria, ondan kaçma konusunda ısrarcı görünüyordu. Sabah uyanmadan önce gitmiş oluyordu ve akşam uyumasını bekliyor gibi görünüyordu. Köydeki kimse doğru düzgün onu görmemişti bile. Bazen balıkçılar onu ormanın derinlerine giderken görüyorlardı. Ancak bunun haricinde diğerleriyle de konuşmaya çabalamamıştı.

Derdinin ne olduğunu bilmiyordu. Muhtemelen savaştan korkuyordu. Gerçi en başında savaşacağını söylerken son derece inançlı görünüyordu. Yine de o bir İngiliz kadınıydı daha önce bir savaş görmüş olması bile şaibeliydi.

"Karınla gidip konuşmamak konusunda sende oldukça ısrarlı davranıyorsun" dedi Rick, başının bir ucundan çorbasını içerken. Diğerleri bu konuyu konuşmaktan kaçınıyor gibiydiler ancak onun diline kimse kilit vurmamıştı.

Başını kaldırdığında Anna ve Cnut ile göz göze geldi. Yemeğini boğazına dikmenin daha başka bir yolu olamazdı muhtemelen. Kaşığını bir kenara bıraktı ve arkasına yaslandı. "Hazır olduğunda kendisi gelecektir" dedi en sonunda.

Ona zaman tanıyordu çünkü eğer isterse onu kandırabileceğini biliyordu. Victoria'yı kandırmak istemiyordu. Onun kalbinde çözmesi gereken sorunları vardı ve bunları kandırarak iteklemek daha sonrasında daha güçlü bir şekilde geri dönmesine neden olurdu.

Kalbindeki sorunların ne olduğunu gerçekten bilmiyordu. Helga'yı kafasına taktığını zaten biliyordu. Bunun haricinde sorununun ne olduğunu bilmiyordu. Onun kendisine gelmesi daha mantıklıydı çünkü kendisiyle konuşmaya hazır olmadığı belliydi. Ona zaman tanımak en iyisiydi aksi halde istemediği durumlara onu daha da zorlamış olacaktı.

Kaşığını bir kere daha eline aldı ve çorbasından bir yudum aldı. Anna, bu durumdan memnun değildi ve geçen hafta içinde onun için başının etini yemişti. Genç kadın, memnuniyetsiz bir şekilde dudaklarını büzdü. "Herhalde kendi kendine avlanıp yemek yemiyordur" diye mırıldandı en sonunda.

Gerçekten zaten kafasını kurcalayan binlerce şey varken bir de karısıyla başının etini yiyorlardı. Gözlerini sımsıkı kapadı. "Kaç yaşındaki kadın" dedi en sonunda bir kere daha. "Kendisine bakamıyorsa o zaman halkına da bakamaz"

Sert mi davranıyordu? Evet, sert davrandığının farkındaydı. Çünkü kendisini korumak zorundaydı. Çünkü canı çok fazla yanmıştı bir kere. Eğer karısı kendi kararını vermediyse onu zorlayarak kendisini ona bağlamak istemiyordu.

Herkes sessiz bir şekilde yemeğine geri döndü. Şu an ki durumları kimse için kolay değildi. Az buz olan savaşçılarını toparlayıp donatmaya çalışıyordu. Bütün varlıklarını zırhlara ve silahlara harcama halindeydi. Aklında bulunan birkaç tuzak için uğraşıyordu.

Halkını ve karısını korumak zorundaydı. Bunun için uğraşıyordu. Buna karşılık yanında olmasını beklediği tek insan ondan uzak durmak için uğraşıyordu. Eğer gerçekten istediği buysa o zaman Connor'un yapabileceği pek fazla bir şey kalmıyordu.

"Yine de kendi tecrübelerimden biliyorum ki?" diye fala girdi Cnut. "Karın senden bu kadar uzun zamandır uzak duruyorsa o zaman kesin bir hatan vardır."

Bir hata yapabilecek zamanı olmamıştı. Onunla en son net olarak görüştüğü zaman Uppsala'dan geldikleri zamandı. Sonrasında kendisini tamamen heykellere vererek kendisinden kaçmaya çalışmıştı.

TANRILARIN ELÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin