Bölüm 1

811 136 62
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Evinin üst katındaki giriş kapısının zorlandığını duyduğunda yerinden kıpırdamadı. Belki hızlı davransa pencereden kaçabilirdi ancak bu düşünce anında geldiği gibi geri gitti. Çünkü kaçsa bile saklanamayacağını biliyordu. Bir suç işlemişti ve bunun cezasını çekmeden onu rahat bırakmayacaklardı.

Elindeki ince uçlu, eğimli oyma bıçağını çevirdi. Bıçağın her yanı kille kaplanmıştı. Tıpkı elleri ve elbisesi gibi. Önünde duran serçe heykeli ise her an canlanacakmış gibi gerçekçi duruyordu. Belki bir serçe olsa kurtulabilirdi ancak diğerleri masumiyetini çalıyordu.

Belki köşede duran anne ve çocuk heykeli de onu kurtarabilirdi ancak diğer taraftaki şehvet dolu çıplak erkek ve kadın heykelinin pek şansı yoktu. Öte taraftan favorisi oydu.

Gözleri yavaşça bir kere daha oyma bıçağına döndü ve ağır ağır tekrar serçeye baktı. Küçük kuşta tıpkı sahibi gibi gözlerini kırpıştırdı. Heykel kanatlarını çırpıp cikledi sahibinin gitmesini ister gibi deliler gibi kanatlarını çırpmaya başladı.

Genç kadın, hüzün dolu bir şekilde gülümseyerek işaret parmağını kaldırdı ve ona sessiz olmasını işaret etti. Bir anda kuş dondu ve tıpkı onu yontmayı bıraktığı haliyle tekrar taştan bir heykele dönüştü.

"Gitsen iyi olmaz mı?" dedi annesinin kucağındaki çocuk başını çevirip ona bakarak. Boş gözlerine rağmen yüzünde acı dolu bir ifade vardı. "Buraya neden geldiklerini biliyorsun?"

Elbette ki biliyordu. Bunca zamandır bugünün geleceğini hep çok iyi biliyordu. "Nereye gidebilirim?" diye sordu en sonunda başını kaldırarak. "Ben kaçamadan yakalarlar"

Hepsi bunu biliyordu yine de ona zarar gelmesini istemiyorlardı. Sevgililerden kadın olan başını kaldırıp ona doğru döndü. "Yine de bir şey yapmalısın" dedi. "Burada böyle oturup onların seni almasını beklemek hiç senlik değil"

Değildi biliyordu ancak içinden başka bir şey yapmak gelmiyordu. Yorulmuştu artık. Bunca zamandır saklanarak ve korku içinde yaşamaktan yorulmuştu. Gerçekte olduğu şey utanç verici ve günah sayıldığı için diğer insanlardan uzak durmak zorunda olmak kolay değildi.

Yalnız yaşamayı kendi seçmemişti. Yalnız yaşamaya itilmişti. Buna mecbur bırakılmıştı. Sonuçta yalnızlığı da dikkat çeken bir etken haline gelmişti. Yirmi yaşındaydı ve evlenmemiş bir kız kurusuydu. Siyah saçları ve camgöbeği gözleriyle cadı olmak için biçilmiş kaftandı.

Güzel bir kadın olmak bu toplumda sevilen bir şey değildi. Hele de dikkat çeken bir güzelliğe sahip olmak. Vicky öyle olduğunu iddia etmiyordu ama bunu çok duymuştu. Onunla evlenmek isteyen pek çok erkek olmuştu. Ancak kime durumunu nasıl açıklayabilirdi ki?

Onun için kendisinin güzel olmasının bir anlamı yoktu. Ancak güzellik önemliydi. Asla yaşayamayacağını bildiği güven ve sevgi için sarılmış aşıkları yaratmıştı. Kime güvenip bir heykeltraş olduğunu dile getirebilirdi ki bu dönemde?

Kapı bir kere daha zorlandı ve en sonunda kırıldı. Üst kattan ayak sesleri ve bağırmalar geldi. Askerler artık uzmanlaşmıştı bu konuda. İlk bakacakları yer bodrumdu.

"Hala geç değil" dedi anne kucağındaki çocuğa daha da sıkı sarılarak.

Hayır, çok geçti. Vicky hafifçe gülümsedi ve başını iki yana salladı. "Artık gitme vakti" diye mırıldandı ve bütün heykeller bir kere daha kaskatı oldular. Tıpkı onları tasarladığı zamanki hallerine döndüler.

TANRILARIN ELÇİSİWhere stories live. Discover now