Bölüm 22

665 131 52
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


İlk kayayı bulduktan sonra kendi boyutlarına göre hazırlanan bir balyozla onu kırması çok uzun zaman almamıştı. İlk heykeli yaparken ne Rick'in ne de diğerlerinin yardımını da istememişti. Çünkü bu ince ayrıntı gerektirmeyen basit bir heykeldi onun gözünde. Onlara kol ve bacaklar ve bir kafa vermişti. Bir de taştan boyutlarına göre bir kılıç.

İkinci kayayı oyma zamanı geldiğinde ise yakınında kimseyi istememişti. Herkes kraliçenin delirdiğini falan düşünmüştü muhtemelen ancak Connor, o ne istiyorsa onu yapmalarını söylemiş ve konuyu kapatmışlardı. Ormanın yakınlarında onun çalıştığı alana bir halat gerilmişti büyükçe. Bu köydeki halk içinde bir sınırdı. Bu sınırı geçmeleri yasaklanmıştı.

Köy halkı şaşkın ve durumdan memnun kalmamış bir halde söylenirken Kâhin, elçinin tanrılarla iletişim kurması için gerekli olduğunu söylemişti. Tanrılar, onunla arasına girecek kişileri hoş karşılamayacaklardı.

Bu sözlerin ne kadar etkili olduğundan emin değildi. Kâhinin gerçekten burada olan bitenlerle ilgili bir fikri var mıydı yoksa o anda aklına geleni mi söylemişti ama oldukça etkili olduğu bir gerçekti. Kimse onu rahatsız etmeye çalışmamıştı.

İlk oyduğu taş ikincisinin yapımında kendisine yardımcı oldu. Böylece her şey bir öncekinden daha da hızlı ilerledi ve sonra iki taş asker üçüncü yoldaşlarının yapımına yardım etti derken Vicky, bir hafta geçmeden beş askerini tamamlamıştı.

Bunun yanında ufak tefek oymalarda yaptı. İki kartal ve daha küçük boyutlarda olan kuzgunlar oydu. Onları bulundukları taştan ayırdı ve diğerlerinden daha ince olmalarına özen gösterdi. Böylece gerçekten de uçabileceklerini umut ediyordu. Keza öyle de oldu. Kartallar da kuzgunlarda gerçekten uçtular.

Bütün bunların yanında dövülmüş kaya onu çağırmaya devam etti. Frejya'yı görmezden gelmek mümkün değildi. Yine de çok incelik isteyen bu heykel için ufak adımlar attı. Oyma bıçağı kendisinde olmadığı için istediği gibi olmayacaktı çünkü.

Ancak taş askerlerin yardımıyla ona bir silüet kazandırmıştı. Güzel kadının henüz oyulmamış bir yüzü saçları olacak olan çevresi ve ince fiziğinin bir görüntüsü çıkmıştı. Bunun yanı sıra bir heykel daha oymuştu. O da incelikli bir heykel olmasına rağmen Frejya kadar ayrıntılı değildi.

Sadece taş askerlerin bir ağızları yoktu. Onlar sadece konuşmak için değil savaşmak için varlardı. Karga ve kuzgunlar kendilerine göre sesler çıkarabiliyorlardı ama net bir ses çıkaramıyorlardı. Vicky, geri kalan herkesi de kendisinden uzaklaştırdığı için yanında ses istiyordu.

Oturan bir adamdı heykel. Güçlü ve heybetli bir görüntüsü vardı. Hemen kollarında ise ona bakan bir kadın vardı. Her ikisi de birbirine bakıyorlardı. Kadının elleri adamın yüzündeyken erkeğin ki onun beline sarılmıştı.

Bir şekilde hem Connor ile kendisine benziyordu hem de benzemiyordu. Uppsala'da ne kadar yakınlaşmışlarsa geri döndüklerinde o kadar uzaklaşmış gibi hissediyordu. Bunun genel nedeni de Vicky'di. Kendisiyle onun arasına görünmez bir duvar koymuştu.

Evliliği ile ilgili kendi çömezliğinden kaynaklanan sorunları düşünüyordu. Ancak söz konusu bu değildi. Connor, ona sorduğu soruları cevaplandırmamıştı. O gece o yüzüğü uyuduğunu düşündüğü için rahat bir şekilde önünde sallamıştı ama nereden çıktığını söylememişti. Gerçi Vicky'de sormamıştı ama sorsa cevaplar mıydı emin değildi.

TANRILARIN ELÇİSİWhere stories live. Discover now