Bölüm 12

798 147 88
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Elbisesinin bir korsesi yoktu. Buradaki kadınlar korse giymiyorlardı ve mümkün mertebe rahat hareket etmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden kıyafetlerine alışması daha da fazla zaman alacaktı.

İki hizmetçi ona yardım ediyordu. Bütün gün çok gergin olduğu için hiçbir şey yiyememişti ki bu iyi bir şeydi. Midesinde çıkarma riski olan hiçbir şey yoktu. Hizmetçiler yanına öğlen saatlerinde gelmişlerdi ve ona özel bir banyo hazırlamışlardı. Belli ki Kral Connor durumun ciddiyetini iyice gözüne sokmak istiyordu.

Onu çiçeklerle dolu bir banyoda yıkamışlardı ve saçlarını özenle taramışlardı. Herhalde bir prenses olsaydı ancak bu kadar özel muamele görürdü. Yemesi için özel meyve sepetleri gelmişti ama hiçbirine dokunmamıştı. Kendisini bir şekilde kurbanlık koyun gibi hissediyordu.

Aynanın karşısında giyinmesine yardım etmişlerdi. Kuzgun karası saçları özenle yer yer ince ince örülmüş ve süsler takılmıştı. Gözlerine siyah kalem çekilmiş ve dudakları kırmızıya boyanmıştı.

Elbisesi gözlerinin rengiyle aynıydı. Yakası tahmin ettiği gibi biraz açıktı. Göğüsleri elbisesinin yakasından taşıyor gibiydi. Boyu kısa olduğu için başta elbise biraz uzun gelmişti ama hemen ayarlamalar yapılmıştı. Hatta aslında biraz büyük gelmişti.

Muhtemelen önceden başka birine aitti. Kendisinden daha uzun ve hiç şüphesiz ki daha balık etli bir kadına aitti. Ancak Vicky, kısa boyluydu ve uzun süre korse kullanmış olmanın sonucu beli gerçekten inceydi. Buna karşılık kalçaları ve göğüsleri beline fazla geliyormuş gibi görünüyordu.

Saçları özenle topuz yapıldı ve başının üzerine ucundaki gösterişli taş alnına gelecek bir taş yerleştirildi. "Beliniz gerçekten çok ince, efendim" dedi arkasında elbisesinin bağlarını bağlamaya çalışırken. "Ben ikinci çocuğu doğurduktan sonra bir ineğe benzemeye başladım"

Tuhaf derecede samimi ve yersiz konuşmaya karşılık şaşkınlık içinde aynadan kadına baktı. İlk defa biri onunla gelişi güzel konuşuyordu. O kadar şaşırmıştı ki ne diyeceğini bilemedi bir an.

"Sen düzgün konuş" dedi hemen yanında daha yaşlı olan hizmetçi diğerinin kafasına vurarak. "Karşındaki Tanrıların Elçisi. Saygılı ol"

Ah, hayır bu hiç de istediği bir şey değildi. Başını iki yana salladı. "Hayır, lütfen" dedi en sonunda yalvarır gibi. "Hiçbir sakıncası yok. Benimle nasıl istiyorsanız öyle konuşabilirsiniz"

Hizmetçilerin her ikisi de şaşırmış gibiydi. Kendi yaşına yakın olan gözlerini kırpıştırarak bir an ona baktı. Ardından başını salladı. Yaşlı olansa durumdan pek de memnun değil gibi görünüyordu. O bazı eşyaları alıp çıktığında Vicky, biraz rahatladığını hissetti. "Ben bu elçi işlerinde pek iyi değilim sanırım" dedi. Kesinlikle kendisinden ne beklendiğini bilmiyordu. Hizmetçiden uzaklaşıp yatağın kenarına oturdu ve elini karnına koydu. "Gerçekten bunu yapmak zorunda mıyım?" derken yalvarır gibi hizmetçiye baktı.

Kendisiyle aynı yaştaydı. Platin rengi saçları ışığa göre gümüşle sarı arası gidip geliyordu ve yeşil gözleri parlaktı. "Aslında yapmak istemiyorsanız yapmamalısınız demeliyim gibi hissediyorum" dedi çekingen bir şekilde ardından durdu. "Ama bunu söylersem sizin için iyi olmayacak gibi. Bu krallar çok önemliler ve ülkenin dört bir yanında çok güçlü klanları yönetiyorlar. Onlara saygısızlık yapmak savaş sebebi olur"

TANRILARIN ELÇİSİWhere stories live. Discover now