Ruhu Çıktı Canından

2.8K 429 159
                                    


Üç yıl dediler İbrahim'e. Seni kasten adam yaralama ve darp suçundan dolayı üç yıl mahpus edeceğiz. Boynu bükük kabul etti. Kimseye itiraz etmedi. Ben yapmadım demeyi zaten aklının ucundan dahi geçirmedi. Tek bir şey gücüne gitti. O da Mihran kızın babasının şikayetiydi. Bilerek yaptı demişlerdi. Adamın gözünü çıkarmış. Demek ki inanmamışlardı İbrahim'e. İşte bu yüzden aldığı cezanın süresi umurunda olmadı. Ha üç yıl ha müebbet almışım ne fark eder dedi.

Elinde olacak sandığını da böylelikle kaybettiğini iyi belledi.

Cihat bulunduğu mahkeme de bas bas bağırdı. Delibaş çocuk ortalığı birbirine kattı. Azarladılar yaka paça dışarı çıkardılar. Halbuki yaraları dahi iyileşmemişti. Çıkarken kapı ağzında bağırdı durdu. Benim yüzümden diyerek.

Herkes vardı mahkeme de. Köyün muhtarı dahi katılmıştı. Dolmuşçuların bütün sülale. Kazım'ın büyük şehirde yaşayan oğlu dahil gelmişti. Hepsinin tek derdi vardı. Oğullarının şerefsizliğini ört pas etmek uğruna İbrahim'in başını yakmaktı. Arkası olmayan İbrahim'i harcamak kolay oldu. Dolmuşçu iti yapmıştı yapacağını. Uğruna sulu tarla sattım diye caka satarak avukat tuttuğunu, ilan etmişti bütün köye. Bu çocuğun ezelden beri benim aileye kini var demişti. Bunlara bulaşanın ocağına ateş düşüyor. Ne Cihat dan ötürü demişlerdi. Ne de piç oğlu Rasim den.

Tarla parasının hakkını vermişti avukat. Öyle bir savunmuştu ki Dolmuşçunun Rasim'ini. Zannedersin kimsenin akında karasında değil, üç çocuk babasının tek derdi ekmeğinin peşinde olmasıydı. Yok yere burnu kırılmış, kaburgası çatlamıştı. Halbuki yalandı.

Bütün bu olaylar şundan çıkmıştı. İbrahim kendi derdine düşmüş, ihmal etmişti Cihat'ı. Kaç gündür görmüyorum bu dallamayı diye -Mihran'ın annesinin konuşmalarına şahit olduktan sonra- ayaklarını sürüyerek gitmişti evine. Avluda annesiyle karşılaşmış, nerede bizimki diye sormuştu. Kadının hali perişandı. Gözlerini kaçırarak, "hastadır, uyur Cihat. Sen sonra gel İbrahim oğlum" demişti. İşkillenmişti İbrahim. En son bıraktığında da hastaydı. Nasıl bir hastalıkmış bu diyerek, gözü nemli kadını dinlemeden, eşiğe ayakkabılarını çıkardığı gibi dalmıştı. Aşina olduğu odaya daldığında bir de ne görsün, Cihat'ın kırılmadık kemiği kalmamış, kolunun ve ayağının biri sargıda, gözlerinin üstüne kan oturmuş, dudağı patlamıştı.

İbrahim onun bu halini görünce kapı ağzından fırladığı gibi omuzlarından tutarak ayağa kaldırmıştı. "Kim yaptı bunu sana" diye ortalığı inleterek kükremişti. Anası kapı ağzında, tülbentini ağzına kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Cihat gözlerini açamıyor, konuşmakta zorluk çekiyordu. Bir umut annesi anlatır mı diye kadına bakmıştı.

"Yemin verdirdi oğul. Dilim bağlı" demişti çaresiz kadın.

"Ya konuşursun ya da köyün içinde her kapıyı çalar hesap sorarım" diye tehdit etmişti İbo.

Cihat yığılırcasına kendini mindere bırakmış, ağlamaya başlamıştı. Ağlarken anasına " Çık anam. Bütün kapıları ört, en uzağa çık" demişti.

Sonra İbrahim'den bin beter cayır cayır yanarak başlamıştı anlatmaya. Bu nasıl bir kaderdi ki iki can bağını aynı noktada yakar olmuştu.

Sevdiğim dediği uğrunda kapılarının önünde sokak iti gibi ayrılmadığı, bütün köye sevdamdır, kimse dönüp bakmasın diye işaret ettiği kızı, Dolmuşçuların en büyük oğlu, üç çocuk babası Rasim ile basmıştı. Ahırın arkasında, odun yığınlarının arasında sevişirken.

Gece olmadan, nur cemalini belki bir kez görürüm diyerek, evlerinin önünde geçerken görmüştü. Lanet kız evden alelacele çıkmış, ahırın arkasına doğru dolanmıştı. Bir heves kendini gördüğünü zannetmiş peşinden gitmişti. Gitmez olsaydı. Gören gözleri kör, yürüyen ayakları çot olsaydı.

İBRAHİMWhere stories live. Discover now