Kimi dertten çekmiş kimi gönülden

2.5K 424 58
                                    

Cihat el arabasını çeşmeye doğru söylenerek sürerken İbrahim de hemen arkasındaydı. Dizlerinde biten siyah kalın kaşe kabanı, ayağında siyah deriden ağa çizmeleriyle ki Cihat öyle söylerdi, hiç de çeşmeye su doldurmaya gidiyormuş gibi gözükmüyordu.

Cihat'a ceza olsun diye onlarca küçüklü büyüklü varili, el arabasına yüklemiş eline tutuşturmuştu. Cihat dersen " ulan seninki karizma da bende ki kazma mı? Ne bok yemeye bunları bana yükledin" diye kızıyor, karlı yolda ilerlemeye çalışıyordu. Ağzından sövse de kendi de biliyordu ki İbrahim susuzluktan ölse, onca kalabalığın içine girip de bir tas su içmezdi.

Abdurrahman Emminin tek göz evinin köşesini döndükleri an, tahminlerinde yine yanılmamıştı. İbrahim adımlarını durdurarak, kerpiç duvara yaslanmış, cebinden sigarasını çıkartmaya çalışıyordu. "lan gelsene! hepsini ben mi taşıyacağım" diye uyarıda bulunurken Cihat, gayet umursamaz bir şekilde " dünden heveslisin ya. Geç sırana, doldurunca hepsini çağır beni" demişti.

Eğer Cihat da adamsa bunu ona ödetecekti. Sanki onun için normaldi. Onlarca dedikoducu teyzelerin arkasına geçip sıra beklemek...

Cihat elinde el arabası tangur tungur kalabalığa doğru küfrederek ilerlerken İbrahim'in gözleri aradığını bulmuştu. Sanki yakalanacağım korkusuyla köşeye sinmiş, sigarasını içerken izlemeye koyulmuştu.

Yine aynı yeleği giymişti Mihran. Yanaklarının pembesin de gözlerindeki ışıltı gibi simli olan o yeleği. Etrafında ki kadınlara tebessüm ederek bir şeyler anlatırken, arkasından yaklaşan Cihat'ın arabasına yer vermek için kenara çekilmişti. Yüzü daha çok ortaya çıktığı için sevinmişti İbrahim. Cihat onlara kısa bir selam verip arabayı koyduktan sonra birkaç adım geri çekilerek sıranın gelmesini beklemeye koyulmuştu.

..........

İbrahim'in ayakkabısın ucu sigara izmaritiyle dolup taşarken, kaşları çatılmış o çeşme başında av sürüsünü izleyen kurt misali dalmamak için kendini zor tutuyordu. Bu kız hangi ara onun olmuştu da ona bakan, onunla konuşan her genci parçalamamak için kendini tutmakta zorluk çekiyordu. Sanki köyün bütün gençleri bilhassa Mihran için oradaydılar da arkasından sıra kapmaca oynuyorlardı. Hepsi İbrahim'den yaşça küçüktü. Kimi yirmi beşinde kimi de yirmi ikisin de. Neşelerini, özenle yapılmış saçlarını, ütülü pantolonlarını ve kıyak giyimlerini iri elleriyle parçalayarak, çeşmenin havuduna basmak istiyordu.

Cihat denyosu desen biriyle sohbete tutuşmuş ne sıradan ne İbrahim'den ne de Mihran dan haberi vardı. Hissettiği hararetle ayağının altındaki karlar bile erimiş, yer çamurlaşmıştı." Cihat sırana geç" diye kükremekle, o sıraya kendi geçip önündeki güzeli gizlemek arasında gidip geldi. Sonunda dayanamadı. Son sigarasını da içip ayağının altında ezdiği gibi heybetli bedeniyle çeşmeye doğru adımladı. Başlar gölgesine çevrildi. Önlerinden geçeceği sıra sus pus oldular. Hepsinin yüzünde de korku vardı. Dursun'un torunundan kim korkmazdı. Allah muhafaza şu bakışıyla bile insanı öldürecek gibi dururdu. Halbuki İbrahim, bugünden bugüne kimseye zararı olmayan nadir kişilerdendi. Ama korkarlardı işte. Gerek heybetinden gerek iğneli sözlerinden.

Sıra Mihran'ındı. O küçük elleriyle kova bidonu çeşmenin ağzına yerleştirmeye çalışırken, arkasında ki hangi dallamaysa yardım etmek için eğilmişti. İbrahim seri ve uzun adımlar atarak, koca gövdesiyle çocuğun önünde durdu. Ellerini beline koydu. Kaslı bacaklarını hafif gerdi. 

Cihat arkadaşının gelişinin gayet de farkında, gözünün ucuyla dudakları hafif kıvrılarak izliyordu. Sansar Hikmet'in oğluydu önüne geçtiği. Yirmilerinde olan cılız ama uzun boylu delikanlı önünde aniden beliren sırtı dönük adama karşı, tepkisini koymak istedi fakat İbrahim tok sesiyle buna müsaade etmedi.

İBRAHİMDove le storie prendono vita. Scoprilo ora