21.Bölüm:FELAKET

154 18 24
                                    

"Kargalar ötüyor, şimşekler çakıyordu. Doğa bile olacaklardan haberdar gibi yasa bürünmüştü."


Gündüz yerini geceye bırakıyor. Yaz mevsimi yerini sonbahara bırakıyordu. Evren kusursuz bir işleyiş ile ile kendi içindeki döngüyü sürdürmeye devam ediyordu. Ben.... Ben ise bu evde günlerimi geçiriyordum. Hâlâ daha neden bu zamanda, bu kişilerin yanında olduğunu anlamasam da. Bu yaşantıma artık ayak uydurabilmeyi başarmıştım. 

 Her gün sabahın olmasına yakın bir vakitte uyanıyordum. Ben hariç o vakit uyanan olmazdı evde. Ben de evin bu sessizliğini fırsat bilerek arka kapıdan bahçeye çıkardım. Güneş doğana kadar bahçede olurdum. Sabah vakitleri o kadar huzur dolu oluyordu ki. Gökyüzü kendini karanlığa mahkum eden kara bulutları yararak güneşin doğması için hazırlık yapmaya başlaması, uykusundan uyanan kuşların neşeli cıvıltısı...

Ah! O sabah vakitleri o kadar şairane ve harikulade oluyor ki. O güzellikleri anlatmak için hiç bir kelimenin yetmeyeceğine eminim.

Güneşin adeta dalından sarkan kocaman bir portakal gibi dağların arkasından doğması , kuşların bir koroyu andıran düzen ile  cıvıltısı, sabahın tenimi üşüten  serinliği... 

Hepsi muhteşem bir şairin ağzından dökülen şiirin parçası gibiydi adeta. 

Tabi ki de bu güzel doğaya kendimi tamamen özgür bir şekilde bırakamıyordum. 

Ev halkının uyanmaya başlaması ile sorumluluklarım da bana kendini hatırlatmayı ihmal etmiyordu. 

Uyanan ev halkı nedeni ile de  bahçedeki kısa huzur dolu anlarımın da sonuna geliyordu. 

Gün içinde Ayşe'nin yardımı ile rutin ev işlerini yaptıktan sonra odama geçerek yalnız başıma kafa dinlemeye çalışıyordum. 

Cüneyt ile durumumuz da tam bir muammaydı. Onun hakkında hislerim neydi? Ya da Onun benim hakkımda hisleri neydi bilmiyorum.

  Gün içinde benle konuşmak için sürekli benimle bir iletişim halinde olmaya çalışsa da  Onu görmezden görmeyi başarabiliyordum. Bu konuda sanırsam kendimi tebrik etmem gerekiyordu.


************************

Akşam yemeğinden sonra odama çekilmiştim yine. Odamdaki pencereden kararmaya başlayan gökyüzünü izliyordum. Bu odada ve evde başka yapılacak pek bir şey olmadığı için tek aktivitem gökyüzünü izlemekti.


Gökyüzünü seyir etmeye dalmışken kapının açılması ile dikkatimin odağı değişti.


Kapının açılması ile içeri giren kişinin Cüneyt olduğunu hemen anlamıştım. Cüneyt'in kendine hoş güzel bir kokusu vardı. O daha kapının eşiğinde dururken bile kokusu tüm odayı kaplamıştı. 

 Gelenin Cüneyt olduğuna emin olduğum için kafamı çevirip ona bakma gereği duymadım.

 Yatağın üzerinde oluşan hareketlilik ile en sonunda kafamı ona çevirdim. 

 "Bir sorun mu var?" 

 "Hayır! Nikahlı zevcemin yanına gelmem de bir sakınca mi var yoksa?" 

 Ağzından bu kelimelerin dökülmesi ile histerik bir şekilde gülümsememe engel olamamıştım. Kendi kendime alaycı bir ses tonu ile 'Zevcem ha!' diye mırıldandım.

Beni bugüne kadar istemeyen ve bu evliliği bir anlaşma üzerine kuran Cüneyt ne olduysa ben onunla konuşmayı kestiğimden beri benim üzerime düşmeye ve beni gerçekten karısı olarak görmeye başlaması tuhaftı. 

AŞK-I FEVERAN (DÜZENLENİYOR)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu