Uyandığım zaman her şey yoluna girer diye umuyordum,ama her şey yolundan çıkmıştı..
Ayşe'nin anlatımı;
Elbisemin altına gizlediğim bir parça ekmek ile zindanın arka kapısından içeri girdim.
Saraydaki sıkı denetim yüzünden Dilşah hatunun yanına iki gündür gelememiştim.
İnşallah o soğukta hasta olmamıştır.
İlk kapıyı geçtikten sonra koridorun sonuna doğru yürüdüm.
İkinci kapıyı da geçtikten sonra hatunun tutulduğu kapının önüne gelmiştim.
Parmaklıkların ardından içeri göz attım.
Dilşah hatunu yerde uzanmış yatıyordu.
Uyuyordu büyük ihtimalle.
"Hatun...hatun.." diyerek kısık sesle seslendim içeri doğru.
Bir tuhaflık olduğunu eminim.
Başka zaman olsa olduğu yerden kalkar bana bakardı.
Ama bu sefer bir tepki vermemişti.
Yerde bulduğum küçük bir parça taşı içeri fırlattım.
Taşın sesi zindanın içinde yankılanmıştı.Ama Dilşah hatun hala daha yerde yatıyordu.
Ölmüş gibi yatıyordu.
Ya öldüyse. Bu ihtimal zihmi kamçılayan bir kırbaç gibiydi.
Ölüm...daha altı yaşında iken tanışmıştım onunla.
Ölümün benden ilk aldığı kişi babam olmuştu
Babamın ardından bir yıl sonra da annem ve erkek kardeşimi benden almıştı.Ölüm benim için sevdiklerimi benden alan korkunç zalim bir canavardı.
Şimdi de alacağı kişi bu hatun mu olacaktı?
O an ne zindana izinsiz girdiğim için işiteceğim azar ne de paşanın beni öldürecek olma ihtimali umrumda olmadı.
Beni şuan tek ilgilendiren Dilşah'tı...
Göz göre göre onun ölmesine izin veremezdim.
Hem eğer ölürse bunun suçlusu ben olacaktım. Vezire her şeyi anlatmam gerekiyorken anlatmadan bir korkak gibi susmuştum.
Elimden ne ara yere düştüğünü fark etmediğim ekmek parçasına aldırış etmeden koşarak nöbetçilerin yanına gittim.
Beni gören askerler şaşırmıştı.
İçeri bu kapıdan girmediğimi anlamışlardı büyük ihtimalle.
Kılıclarını çıkarmaya yeltenmişlerdi ki bağırırarak;
"Hatun... Koşun. Hatun ölmüş herhalde." demiş bulundum.Ağzımdan o anın telaşı ile çıkan kelimeler bunlardı.
"Sen ne dersin Hatun?" uzun boylu olan askerdi konuşan
Diğeri hala beni incelemekle meşguldü.
"Vezirin casus diye getirdiği hatun... Yerde hareket etmeden yatıyor."
"Sen bu-" askerin daha fazla konuşmasına müsade edemezdim.
"Ağa! Dediğimi işitmedin herhalde. Hatun ölüyor diyorum. Eğer o hatun ölürse vezire hesabını siz verirsiniz."
Vezirin adını duyan askerlerin yüz ifadesi değişti.
Benim tekrar bir şey dememi beklemeden hatunun yanına koşarak gitmişlerdi
Uzun boylu olan asker belinde asılı duran anahtarlardan birisini çıkarıp Dilşah hatunun esir tutulduğu kapıyı açtı.
Koşarak yerde yatan bedenin yanına gittim.
Dilşah hatunun(Asya'nın) anlatımı;
Başım sanki çekiçle vurulmuş gibi ağrıyordu.
Öyle bir ağrıydı ki..
Tüm hücrelerimin üzerinden kamyon geçmiş gibi hissediyordum.Sanki bir yumru boğazımın ortasına oturmuş nefes almamı engelliyor gibiydi.
Gözümün üzerinde hissettiğim ışık ile zindanda olmadığımı anladım.
Zindan asla bu kadar aydınlık olamazdı.
Gözümü yavaşça açtığım zaman bulunduğum oda karşında şaşırmıştım.
Burası zindan değildi. Sarayın odalarından birisiydi. Burda ne işim vardı benim?
Elimle yataktan destek alarak doğruldum. Kırmızı perdeler, yeşil divan, yerdeki özenle işlenmiş kilim... Odadaki her detay tam hayalimdeki Osmanlı sarayı gibiydi.
Kapının açılması ile gelen kişiye kafamı çevirdim. Zindanda bana ekmek getiren kızdı.
"En sonunda uyanmışsın Hatun." dedi gülerek.
"Ben en son ne olduğunu hatırlamıyorum."
"Yeyip içmediğin için güçten düşmüşsün. Seni bulduğumda bayılmış bir halde yerde yatıyordun."
Bunları söylediği zaman aklıma en son susuzluktan dolayı sıkıntı çektiğim geldi.
"Ben nasıl zindandan çıktım? Vezirin haberi var mı çünkü Vezir asla zindandan çıkmam konusunda müsamaha gösterilmemesi gerektiğini söylemişti."
"Hatun. Sen bunları dert etmeyesin artık."
Ne kadar dert etme dese de içim de bir kurt vardı hala.
Ayşe tedirginliğimi anlamış olmalı ki;
"Vezirin haberi var merak etmeyesin. Seni bizzat bu odaya yerleşmeni sağlayan O'dur zaten." diyerek bir açıklama yaptı.
Vezir bu odaya yerleşmemi sağladı ise demek ki artık suçsuz olduğumu biliyordu.
Daha fazla altını deşmek istemedim.
Hâlâ daha ağrımaya devam eden başımı elimle tutarak yatağa uzandım.
"Sen dinlen hatun bende sana karnını doyurman için bir şey getireyim." diyerek odadan çıktı.
**************
Şimdi biraz açıklama yapmak istedim;
Bu 6. Bölümün part1'i çok kısa oldu ama bu kadar yapabildim. Sizi de merakta bırakmamak için yazdığım kısmı atayım dedim.(anlayış gösterirsiniz umarım.)
Oy vermeyi unutmayın.
Sizleri seviyorum.
En yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle😘
![](https://img.wattpad.com/cover/338559188-288-k463338.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I FEVERAN (DÜZENLENİYOR)
Tarihi KurguBedenler bir kıyafet gibidir. Asıl gerçek vücut olan ruhtur. Ve şuanda o bahsettiğin kızın ruhu burada değil. O bahsettiğin evrende sıkışıp kalmış. O evrenden kurtulup buradaki beden kıyafetini giymesi gerek. Yoksa sonsuza kadar ruhu orada hapis kal...