Bölüm 19

607 60 49
                                    

İyi okumalaaarr

˚ ༘♡ ⋆。˚


Chris üzerine giydiği siyah beyaz çizgili cropu biraz daha aşağı çektikten sonra giydiği tulumun askılarından birini alıp yavaşça taktı, diğerini serbest bırakmıştı. Akirada da sarı beyaz çizgili tişört ve mavi kot tulum vardı böyle anne oğul kombini yapmış gibi duruyorlardı.

Akira ellerini iki yana açıp etrafında döndü. "Naşıl oydum âma?" Chris başını eğip ona gülerek baktıktan sonra elini kaldırıp baş parmağı ile onay işareti yaptı. "Süper görünüyorsun."

"Haha Akiya şüpey!"

İkili kıkır kıkır gülerken onları izleyen Changbin için sanki dışarısı da onlara bağlıymış gibiydi. Dünyanın renkleri daha parlak, güneş daha canlı o daha çok mutluydu. Sarışının da aynı oğlu gibi etrafında döndüğünü gördüğünde ileriye bir adım atıp yapılı kollarını ince bele dolayıp onu durdurdu. Chris, şaşırmış gibi ona bakarken hafifçe gülümsedi.

"Masaya çarpıyordun." Yalancı. Chris, başını sallayıp dalıp gittiği gözlerinden gözlerini çekip toparlandı ve onlara iki elini ağzına kapatıp gülerek bakan Akira'ya döndü. "Hadi koş Minho'ya bak bakalım ne hazırlamış yol için."

"Yemek mi? Minhoş yemek mi yapıyoy anne?"

"Evet." dedi Chris 'e' harfini uzatarak. Akira ellerini birbirine vurup koşarak odadan çıktığında arkasına dönüp zaten yakınında olan Changbine doğru bir adım attı ve zarif ellerini kaldırıp, yakasını tuttu. Hafif dokunuşlarla havaya kalkmış yakaları düzeltti ardından elini biraz daha aşağı indirip kravatını düzeltti.

"İki tane bebekle uğraşıyorum gerçekten."

Changbin sırıtarak elini belinin açıkta kalan kısmına yerleştirip okşadı yavaşça. "Bir bebe az önce çıktı diğerini de aynaya bakınca görürsün."

Chris, kaşlarını çatıp sahte bir sinirle ona bakarken yanaklarını şişirip dudaklarını büzdü. "Ben bebek değilim!" Changbin'in yüzünde yan bir sırıtış peyda olurken "Öylesin." dedi.

"Hayır, değilim diyorum."

Tutuşunu sıkılaştırıp kendine biraz daha çektikten sonra dilini şaklattı. "Öylesin, bebeğim." Duyduğu hitap ile söyleyecekleri aklında birbirine girerken bir süre tabiri caizse mal gibi Changbin'e bakmış ardından ise yavaşça gülümsemişti.

Changbin elini kaldırıp burnunun ucuna hafifçe vurdu. "Burnun kızarmış." Ardından ise yanaklarına dokundu. "Yanaklarında öyle ama," dedi ve dudaklarının üzerine dokundu. "Bunlar yeterince kızarmamış." Önünde duran et parçalarına ne yumuşak ne sert bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

"Kızardı mı şimdi?"

"Tch, tam olmamış gibi."

Chris, göz devirip güldükten sonra biraz üzerine yürüyüp sırtını kapıya yaslamasını sağladı. Changbin yaslandığı an kapı örtüldü zaten. "Tüh ne yapsak ki?" Konuştukça birbirine sürten et parçalarını birleştiren Changbin olurken üst dudağı kavrayıp hakimiyeti kuran Christi. Sessiz ama şehvetli bir öpüşme başlamıştı aralarında. Changbin yanağını tutan elini biraz daha bastırdı ve daha çok büzülen dudakları sertçe emdi.

Set fire to the rain ChanchangWhere stories live. Discover now